
Birçok takımın eksiği olduğu bir turnuva EuroBasket 2009, Litvanya’da kağıt üzerinde eksiklerle geldi. Ama ben daha çok takımların yapılanma dönemi olarak algılıyorum bu değişik kadroları. Çünkü Litvanya kadrosu için eksik sayılan isimlerin çoğunu birkaç yıl sonra zaten bu takımın kadrosunda göremeyeceğiz.
Jasikevicius, Siskauskas, Songaila, Ilgauskas, Macijauskas ve Jankunas gibi isimler yok ama zaten Jasikevicius 33, Ilgauskas 34 yaşına geldi dolayısıyla yarının Litvanya’sında olmayacak. Siskauskas ve Songaila da 31 yaşındalar. Ve görülüyor ki “Litvanya Basketbol Akademisi” özellikle guard pozisyonu için alternatif üretememiş.
Guard pozisyonuna alternatif üretemeyen Litvanya karşısında maçın ilk iki periyodunda içeride ezilmiş olmamızın nedeni rakibin 4 ve 5 numarada oynayan oyuncularının bireysel performanslarının ve rotasyondaki düzenin çok daha verimli olması. Ömer’in erken ve acemice faullerine Semih’in kötü oyunu eklenince ancak üçüncü periyodta oyuna iyice ısınan “size” olarak geniş ve “fundamental” olarak her iki oyuncumuzdan da daha kaliteli olan Oğuz sayesinde dengeyi sağlayabildik boyalı alan savunmasında. İlk iki periyodta Ersan ve Hidayet ile oyuna tutunan Milliler bu süreçte çok etkin olan Petravicius’u da durdurmayı başarınca Litvanya’nın işleyen mekanizması da sekteye uğramaya başladı.

Basketbol’da performansı belirleyen iki temel unsur var, birincisi oyunu 40 dakikaya yayabilmek ve hücumda tıkandığınız noktalarda savunma direncini gösterebilmek, ikincisi ise iç-dış atış dengesinin oyunun ihtiyacına yönelik korunarak momentum yakaladığınız anlarda rakibe son yumruğu indirebilmek. İlk iki period ile son iki periyodu karşılaştırdığımızda oyunun ikinci yarısında bu temel prensipleri çok daha iyi bir şekilde yerine getirmemiz ve rakip sertleştikçe hiç geri adım atmamamız maçı bizim lehimize çevirdi.
Maçın en önemli istatistikleri benchten gelen oyuncuların 38 sayılık katkısı ve 26’da 23 gibi çok yüksek yüzdeli hiç alışık olmadığımız faul atışı performansı. 20/40 ve 7/13 gibi bir şut yüzdesine sahip olmamızdan bahsediyor herkes. Ama rakibin sadece 26 tane 2 sayılık şut kullanabilmesi ve buna karşılık 25 dış atışa zorlayan savunma performansı gözardı ediliyor. Bir de hücumda tıkanma noktasına gelsek bile oyun genelinde acele şut kullanmamız maçı çeviren önemli faktör olarak göze çarpıyor. Bunlar kağıt üzerinde gözükenler. Ama 2006 formasyonundan çok küçük bir fark var takımda. O da takımın doğal liderinin değişmiş olması ve herkesin tıpkı 2006'da İbrahim'e olduğu gibi yeni lider Hidayet’e de saygı göstermesi.

Hidayet’in özellikle bu sezon olgunluk anlamında zirve yapan performansı takıma sayısal değerler dışında da müthiş katkılar sağlıyor. Hiç kuşku yok ki Hidayet Euro 2009’un en önemli oyuncusu. Rakipler için artık sadece bir NBA oyuncusu değil, final serisi oynamış bir takımın en önemli parçası. Ve kadrolarda yeralan birçok oyuncunun odalarında posterlerini koyduğu Kobe’ye efsanevi bloğu yapmış adam. Bu pencereden hiç baktık mı bilmiyorum daha önce ama rakibin penceresinden bakıldığında tablo geçtiğimiz yıllara gore çok daha korkutucu. Milli Takım rotasyonunda iyi ve manage edilebilir bir Mehmet Okur da olsaydı her maç double double istatistik çıkartacak bir beş numara takımın gücünü daha da pozitif etkileyebilirdi. Ancak her zaman olduğu gibi koç tercihlerini sorgulamıyorum. Zira bu takım en iyi derecesini yaparken iki NBA yıldızı kadroda değildi.
İlk gün performansları bu turnuvanın geçmiş dönemlerdekilerden çok daha farklı olacağını ortaya koydu. Türkiye ile birlikte Sırbistan yükselen değerler olarak ön plana çıktılar. Son dörde çok farklı basketbol ekollerini göreceğimizi ve bizim de bu dörtte yeralacağımızı ümit ediyorum.
Jasikevicius, Siskauskas, Songaila, Ilgauskas, Macijauskas ve Jankunas gibi isimler yok ama zaten Jasikevicius 33, Ilgauskas 34 yaşına geldi dolayısıyla yarının Litvanya’sında olmayacak. Siskauskas ve Songaila da 31 yaşındalar. Ve görülüyor ki “Litvanya Basketbol Akademisi” özellikle guard pozisyonu için alternatif üretememiş.
Guard pozisyonuna alternatif üretemeyen Litvanya karşısında maçın ilk iki periyodunda içeride ezilmiş olmamızın nedeni rakibin 4 ve 5 numarada oynayan oyuncularının bireysel performanslarının ve rotasyondaki düzenin çok daha verimli olması. Ömer’in erken ve acemice faullerine Semih’in kötü oyunu eklenince ancak üçüncü periyodta oyuna iyice ısınan “size” olarak geniş ve “fundamental” olarak her iki oyuncumuzdan da daha kaliteli olan Oğuz sayesinde dengeyi sağlayabildik boyalı alan savunmasında. İlk iki periyodta Ersan ve Hidayet ile oyuna tutunan Milliler bu süreçte çok etkin olan Petravicius’u da durdurmayı başarınca Litvanya’nın işleyen mekanizması da sekteye uğramaya başladı.

Basketbol’da performansı belirleyen iki temel unsur var, birincisi oyunu 40 dakikaya yayabilmek ve hücumda tıkandığınız noktalarda savunma direncini gösterebilmek, ikincisi ise iç-dış atış dengesinin oyunun ihtiyacına yönelik korunarak momentum yakaladığınız anlarda rakibe son yumruğu indirebilmek. İlk iki period ile son iki periyodu karşılaştırdığımızda oyunun ikinci yarısında bu temel prensipleri çok daha iyi bir şekilde yerine getirmemiz ve rakip sertleştikçe hiç geri adım atmamamız maçı bizim lehimize çevirdi.
Maçın en önemli istatistikleri benchten gelen oyuncuların 38 sayılık katkısı ve 26’da 23 gibi çok yüksek yüzdeli hiç alışık olmadığımız faul atışı performansı. 20/40 ve 7/13 gibi bir şut yüzdesine sahip olmamızdan bahsediyor herkes. Ama rakibin sadece 26 tane 2 sayılık şut kullanabilmesi ve buna karşılık 25 dış atışa zorlayan savunma performansı gözardı ediliyor. Bir de hücumda tıkanma noktasına gelsek bile oyun genelinde acele şut kullanmamız maçı çeviren önemli faktör olarak göze çarpıyor. Bunlar kağıt üzerinde gözükenler. Ama 2006 formasyonundan çok küçük bir fark var takımda. O da takımın doğal liderinin değişmiş olması ve herkesin tıpkı 2006'da İbrahim'e olduğu gibi yeni lider Hidayet’e de saygı göstermesi.

Hidayet’in özellikle bu sezon olgunluk anlamında zirve yapan performansı takıma sayısal değerler dışında da müthiş katkılar sağlıyor. Hiç kuşku yok ki Hidayet Euro 2009’un en önemli oyuncusu. Rakipler için artık sadece bir NBA oyuncusu değil, final serisi oynamış bir takımın en önemli parçası. Ve kadrolarda yeralan birçok oyuncunun odalarında posterlerini koyduğu Kobe’ye efsanevi bloğu yapmış adam. Bu pencereden hiç baktık mı bilmiyorum daha önce ama rakibin penceresinden bakıldığında tablo geçtiğimiz yıllara gore çok daha korkutucu. Milli Takım rotasyonunda iyi ve manage edilebilir bir Mehmet Okur da olsaydı her maç double double istatistik çıkartacak bir beş numara takımın gücünü daha da pozitif etkileyebilirdi. Ancak her zaman olduğu gibi koç tercihlerini sorgulamıyorum. Zira bu takım en iyi derecesini yaparken iki NBA yıldızı kadroda değildi.
İlk gün performansları bu turnuvanın geçmiş dönemlerdekilerden çok daha farklı olacağını ortaya koydu. Türkiye ile birlikte Sırbistan yükselen değerler olarak ön plana çıktılar. Son dörde çok farklı basketbol ekollerini göreceğimizi ve bizim de bu dörtte yeralacağımızı ümit ediyorum.
Maçın Adamı: Herkes için değişebilir, takım genel olarak çok iyiydi ama ben boyalı alanı karartması ve Petravicius’a yaptığı savunmaya çok değerli bir on sayı ekleyen Oğuz Savaş.
Maçın kırılma anı: Berabere giden üçüncü çeyrekte Sinan Güler’in ikincisi el üstü olmak kaydıyla ardarda attığı iki üçlükle farkı 6 sayıya çıkararak Litvanya koçuna mola aldırdığı bölüm. Bu andan sonra Litvanya bird aha asla beraberliği yakalayamadı.
Not: Zanardi maçın üçüncü periyodunda uyuyunca yazıyı yazmak bana düştü. Tam da kendi çapımda Aceto’ya, Dutchman’a karşı ben de basketbol parkelerinin tozunu yutmuş, TBL’de oynamış, A Milli hariç diğer yaş gruplarında bu formayı terletmiş bir adam buldum derken daha yola çıkmadan lastik patladı anlayacağınız:-)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder