28 Eylül 2009 Pazartesi

Tacconi



BİY ve Futblog ağına katılmadan önce yazdığım ama pek kimsenin okumadığı, benim de sevdiğim bazı yazıları zaman zaman tekrar yayınlayacağım. Bunların ilki Tacconi ile ilgili olanı.



Mayıs'ın son günleri idi artık. Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanmak için Liverpool ve Juventus kozlarını paylaşacaklardı. O gün ki adıyla Heysel Stadı'nda iki takım oyuncuları kozlarını paylaşmadan önce Brüksel sokaklarında İngiliz holiganlarla İtalyan taraftar grupları pek çok kere kapışmış son kozlarını ise tribünlerde paylaşmak istemişlerdi.
Güvenlik olmadığı için İngilizlerin İtalyanların oturduğu bölüme saldırması kolay oldu. Çıkan arbedede 38 İtalyan ve bir Belçikalı duvara sıkışarak ya da ezilerek can verdiler. Baharın son günlerinde buz gibi bir hava esmesine şahit oldu tüm oyuncularda bu haber duyulduğunda.




O zamanlar öğrenci olan Simone Stenti kendini zor attı yeşil sahaya. Yedek kulübesinin yakınında duran uzun boylu bir adama kafasını kaldırıp baktığında gördü Stefano'yu. Ve yalvarırcasına "Lütfen bu maçı oynamayın" diye haykırdı. Stefano tek bir kelime söyleyememişti.



Kariyerinin en kötü günü, belki de hayatının en kötü günü bu olsa gerek Tacconi'nin. Oysa ki kariyerine baktığımızda sahip olduğu bir çok kupa ve en önemlisi UEFA veFİFA'nın düzenlediği organizasyonlardaki bütün kupaları alan tek kaleci olması, Juventus'ta kaptanlığa kadar yükselmesi, hepsi omzunda taşıdığı apoletlerde bu heyecanlı ve sözünü sakınmayan adamın. Özel hayatında ise mutluluğu Laura Hope ile yakalayıp ikisi kız, ikisi erkek dört çocuk sahibi oldu. Hayatında önemli bir yere sahip sigara ve alkol ne evliliğine ne de spor hayatına yansıdı.



Futbolu bıraktıktan sonra ki hayatında ciddi hayal kırıklıkları yaşadı aslında. Politikada bir türlü şansı tutmayan karizmatik kaleciyi sonrasında TV dünyasında da gördük. Ama hiçbirinde kaleciliğindeki kadar başarılı olamadığından olsa gerek 51 yaşında bir amatör küme takımı olan FC. Arquata'nın teklifini kabul etti.



Cabrini, Sciera, Platini, Tardelli, Boniek, Rossi gibi yıldızlarla aynı formayı giyen ve hem Milli Takım'da hem de Juventus formasıyla kazanılmadık kupa bırakmayan Tacconi futbola olan aşkına devam edebilmek için amatör kümede oynamayı kabulleniverdi, hem de ikinci kaleci olarak.



Futbola dönüşü İtalyan forum sitelerinde "Grande Tacconi, Grande Capitano" yorumları ile karşılandı. Efsane Juventus kadrosunun en önemli parçalarından biri olan, kaleyi Dino Zoff gibi bir efsaneden sonra yıllarca koruyan, bu yıllarda Walter Zenga ile müthiş bir Milli Takım rekabetine giren, kurt hoca Trapattoni'nin öğrencisi 51 yaşında futbola geri dönmüştü. Daha büyük birşey olabilir miydi ki?

Pek çok nedenden dolayı idol bu adam benim için. O Juventus'u sevme nedenim, Juventus onu sevme nedenim. Simone Stenti'nin nasıl hala Tacconi'nin donuk bakışları gözlerinin önünden gitmiyorsa, benim de taştan kalelerin olduğu mahallenin toz toprak içerisindeki boş arsasında hafif sola doğru uzanıp köşeden çıkardığım top sonrası "Tacconiiii" diye haykırışım çıkmıyor hiç aklımdan. Üstelik o da benim gibi solak olmasına rağmen içe doğru olan ayakları yüzünden rezil degajlar yapardı ama benim degajlarım hep yerini buldu.


Şimdi o arsada sekiz katlı bir bina var. Ne ben bir daha o arsada "Tacconicilik" oynayabileceğim ne de Tacconi Juventus'ta.

2 yorum:

  1. Büyük kaleciydi zamanında. İsmi de karizmaydı hani. Bıyıklı futbolun moda olduğu dönemlerde bile bir tek O'na yakışıyordu bıyık. Futbolcudan çok bir moda ikonunu andırıyordu zaten. Çocukluğumuzun iyi abisiydi Tacconi. Mahalle maçlarında kaleye geçerken kendime isim takmayı severdim. Ya Tacconi ya Zenga'ydım zaten :)

    YanıtlaSil
  2. BEnim küçüklüğümün büyük kalecisiydi. Rossili Boniekli takımda vardı. Eski günler.

    YanıtlaSil