29 Aralık 2008 Pazartesi

Promosyonlu Mehmet Yıldız, Üstelik 12 Taksit





Gün geçmiyor ki Mehmet Yıldız'ın adı üç büyüklerden biri ile anılmasın. Geçen yılın ilk yarısından itibaren müthiş bir pazarlama atağına geçen Bülent Uygun önce devre arasında "Mehmet Yıldız'ı alan takım şampiyon olur" geyiğini patlattı. Ardından da bir satıyoruz bir satmıyoruz ile tüm sezonu geçirdiler.

Bu seneye gelindiğinde hikayeyi yine Bülent Uygun başlattı. Mehmet Yıldız'ı satabileceklerini ve onun yerine alternatiflerinin olduğu belirten demeçlerle ara transfer dönemini hareketlendirdi. Bugün gelinen noktada 5 milyon Euro ya da Dolar cinsinden paralar telafuz ediliyor. Galatasaray Başkanı Adnan Polat Mehmet Yıldız ile ilgilendiklerini açıkladı ancak transferden kesin olarak bahsetmedi. Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz'ın bu süreçte Fenerbahçe ile görüştüğü ancak yüz bulamadığı da işin cıvkını çıkaran bir başka olay.

Mehmet Yıldız bana göre bu ligde transfer edilecek birkaç oyuncudan biri. Diğerleri de Mehmet Topuz ve Özer Hurmacı. dolayısıyla Galatasaray açısından transfer zemininin aranması gayet normal. Normal olmayan bir senedir Bülent Uygun ve M:ecnun Odyakmaz'ın kapı kapı dolaşan pazarlamacılar gibi bu işi ucuzlatmaları. Sanırsınız ki Mehmet Yıldız'ın vasıfları ve özellikleri aslında şişirilmiş bir balon ve Mehmet Yıldız'ın promosyonel bir kampanyaya ihtiyacı var.
"Mehmet Yıldız'ı alana yanında, bir futbol topu, iki çift krampon ve Bülent Uygun'un imzalı resmi hediye. Üstelik bonuscard sahiplerine 12 taksit".
Bu işi bu kadar ucuzlatmanın anlamı yok. Mehmet Yıldız'ı almak isteyen zaten Sivasspor'un kapısını çalacaktır ve çalıyor da. Ama Mehmet Yıldız'ı satan Sivasspor'un da büyüme hedefi yok anlaşılan. Bu anlamda kanımca Sivasspor'un başarısı en çok bu sezon sonuna kadar sürecek. Oysa bir başka Anadolu kulübü modeli Kayserispor ise daha sağlam basıyor ayaklarını. Büyüme sürecini de daha yerli yerine oturmuş olarak yönetiyor.

Sivasspor için en önemli tehlike hazımsızlık olmaya başladı. Bülent Uygun'un başarıyı hazmetme konsunda sıkıntı yaşadığını düşünüyorum. Bu nedenledir ki gerek Mehmet Yıldız'ın transferi ile ilgili gerekse diğer konularda verdiği demeçler bir noktadan sonra kulübe ve kendisine zarar vermeye başlayacak.

Umarım Mehmet yıldız Galatasaray'a ya da bir başka büyük kulübe transfer olur da bu çarkın içerisinde değil de illa boğulacaksa büyük denizde boğulur. Vizyon olarak Sivasspor'un Mehmet Yıldız'a katabileceği birşeyin kalmadığını düşünüyorum.

Balon Değil Tuncay Chelsea'ye Gidebilir



Medyamız balon habere bayılır ama İngiliz basınında Tuncay'ın Chelsea'ye gidebileceği yönünde haberler çıkmaya devam ediyor. Daily Telgraph'ın 2812.2008 tarihli haberinde http://www.telegraph.co.uk/sport/football/football-transfers/3982156/Ten-Premier-League-transfer-targets.html linkinden de ulaşabileceğiniz gibi Premier Lig'de On Transfer Hedefi başlıklı yazıda Southgate'in iyi bir teklife hayır diyemeceği yazıyor.

Tuncay Chelsea'de oynar mı, bunu transfer olursa zaman gösterecek ama sol kanatta iyi bir alternatif olacağı kesin. Tuncay Fenerbahçe'den Middlesbrough için değil üst seviye bir Avrupa takımında oynamak amacıyla ayrıldı. Middlesbrough kariyer hedeflerinde önemli bir basamaktı ve transfer dedikodularının çıkması bile onun Premier Lig'de bu basamağın da üzerine çıkmayı hakkedecek başarıyı yakaladığını gösteriyor.

Alex De Soğursa



Geçtiğimiz dönemlerde yazdığım yazılarımda Alex'in Fenerbahçe'den koparılmak istendiğini belirtmiştim. Bugün gelinen noktada Türk vatandaşlığına dahi geçebileceğini söyleyen Alex kendi sitesinden Fenerbahçeli taraftarlara ve futbolseverlere yeni yıl için iyi dileklerini sunarken bakın satır aralarında neler ifade etmiş:
"Geçmişte yaşadıklarımızdan dersler çıkarmalı ve geleceğe bakmalıyız. Ben de şu anda kendi bakış açımdan geleceğe bakıyorum. İnanıyorum ki takım olarak hem ligde hem Türkiye Kupası'nda sonuna kadar mücadele edeceğiz."

"Bununla paralel olarak kendi geleceğimi de düşünmeye başladım. Şu ana kadar dört teklif aldım. Hepsi kaliteli takımlar ve benim futbolumdan istifade etmek isteyen ekipler, bu yönüyle çok sevindim. "

"Diğer taraftan, Fenerbahçe'nin durumunu anlamıyorum. Dört yıldır bu kulübün futbolcusuyum ve sadece dört defa sakatlandım ve hiçbiri de ciddi sakatlıklar değildi. Benim saha içinde ki çalışmam da her zaman iyiydi. Herkese saygı duyuyorum ve herkesin de bana saygı duyduğuna inanıyorum. Ama şu ana kadar kulüple yaptığımız görüşmeler sonrasında bende bazı şüpheler uyandı ve bundan dolayı rahatsız oldum. Hele bir de bunca zaman Fenerbahçe forması giymiş ve kulüp için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış olmama rağmen hala bu şüpheleri gideremedim."



Fazla söze gerek yok, Alex bu işten soğumaya başladı. Yönetimin ve Gündelikçi Basın'ın tavrı işleri yokuşa sürmeye başladı. Benim en çok merak ettiğim konu önümüzdeki sezon Alex'siz bir Fenerbahçe için neler yazılacağı...Futbolda dün yoktur lafını da medya söylediği için o gün geldiğinde Alex'in yokluğunun ne kadar önemli olduğunu yazacaklar ama Fenerbahçe için iş işten geçmiş olacak.

28 Aralık 2008 Pazar

2008'den Unutulmaz Kareler_7


Cristiano Ronaldo 2008'in en iyisi. Ödülü ile birlikte Manu'nun iki efsanesi Denis Law ve Bobby Charlton'la birarada. Old Trafford'un en unutulmaz karelerinden.

2008'den Unutulmaz Kareler_6


Fazla söze gerek yok. Euro 2008'e damgasını vuran kare. Torres Lehmann'ı avlıyor ve İspanya kupaya uzanıyor.


2008'den Unutulmaz Kareler_5


Buffon Fransa maçı sonrası ikinci tura çıkmanın sevincini yaşıyor. 2006'nın Dünya Şampiyonu, Euro 2008'in hayalkırıklığı yaratan ekiplerinden oluyor ama son anda da olsa gelen ikinci tur İtalyanları böyle sevindiriyor.

2008'den Unutulmaz Kareler_4


Efsanenin en önemli anlarından biri. Türkiye'nin ikinci geri dönüşünün başlangıcı. Bu geri dönüşler Türk Milli Takımı'nı yarı finale taşıdı. En çok da bizim için 2008'in unutulmaz karelerinden. Arda'nın vuruşuyla 2-0 geride olduğumuz Çek Cumhuriyeti maçında umutlarımız tekrar yeşeriyor. Yağmur, hüzün, şaşkınlık ve sevinç birarada.

2008'den Unutulmaz Kareler_3



Bir tarafta Manchesterlı futbolcuların sevinci diğer tarafta Anelka'nın kaçırdığı penaltı sonrası Chelsea'li futbolcuların hüznü. Terry beşinci penaltıyı ayağı kayıp dışarı vurunca Chelsea'nin avuçlarının içindeki Kupa'da penaltı atışları uzamış, Şampiyonlar Ligi'ni böylece Manu kazanmıştı.

2008'den Unutulmaz Kareler_2


Fatih Tekke'li Zenit UEFA Kupası'na İskoç rakibi Glaskow Rangers'ı finalde 2-0 yenerek uzandı. Maç esnasında kaçan bir gol pozisyonu sonrası Rangers taraftarlarının üzüntüsü fotoğraf karesine böyle yansıdı.


2008'den Unutulmaz Kareler_1


Unutulmaz bir futbol yılını daha geride bıraktık. Bu unutulmaz yılın karelere yansımasına bir bakalım istedim. İlk kare Afrika Kupası'ndan. Mısır üstüste ikinci kez kupaya uzanıyor ve finalde Kamerun'u 1-0 ile geçiyor. Kupa Afrikalı bir kızın kucağında, kendisini sırtına almış Afrika'lıların eşliğinde getiriliyor.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Turkcell Süper Lig'de İlk Yarının En İyi Onbiri

Son hafta maçları henüz oynanmadı ama yine de sezonun ilk yarısında bir karma oluşturabilmek için yeterince veriye sahibiz. İşte bu sezonun ilk yarısı için Altın Karma:

Real Madrid Transfere Doymuyor_2


Lassana Diarra ve Jan Huntelaar'dan sonra birkaç yeni isim daha Real Madrid'e katılacak gözüküyor. Los Blancos'un sportif direktörü Predrag Mijatovic 10 gün içerisinde yeni imzaları duyuracaklarını açıkladı İspanyol basınına.

Konuşulan isimler arasında Aston Villa'dan Ashley Young, Wigan'dan Antonio Valencia, Middlesbrough'dan Adam Johnson, CSKA'dan Milos Krasic, Inter'den Mancini ve Tothenham'dan Aaron Lennon var.

Futbolun Geleceği İçin


Yıldırım Demirören'in PFDK Başkanı Reşat Bostan'a Oğuz Sarvan'a iletmesi için söylediği söz: “Sana bir mesajım var... Oğuz Sarvan’a ilet. Onun an...s...!”

Eğer Beşiktaş camiasının biraz olsun Beşiktaşlılık duruşuna inancı varsa gönderin bu adamı. Beşiktaş'ın futbol kalitesini ve Beşiktaşlılık duruşunu aşağılara çeken bu adamın Türk futbolunu da aşağı çekmeye hakkı yok.

Koskoca bir camianın başkanı Yıldırım Demirören, tribündeki ortalama bir futbol seyircisi değil ki. Eğer o kendi diline hakim olamıyorsa, birilerinin onun diline hakim olması gerekiyor. Bir insan ancak bu kadar saygınlığını yitirebilirdi ve bunu da başardı. Ama oturduğu koltuğun saygınlığını yitirmemesi gerekiyor. Bir insan bu kadar kulağını tribünlere tıkayabilirdi, tıkadı da. Ama Beşiktaş'ın geleceğini tıkamaması gerekiyor. En son birkaç ay önceki yazımda dile getirmiştim Gerçek Beşiktaşlı Nasıl Durmalı diye ( http://footballindustry.blogspot.com/2008/10/gerek-beiktal-nasl-durmal.html ).
Şimdi bence tüm camianın Beşiktaş'a sahip çıkma ve Beşiktaş'a yakışmayanları ayıklama zamanı.

23 Aralık 2008 Salı

Dünya Futbolunda Bir İlk



Yer Gaziantep Kamil Ocak Stadı, Gaziantep Bursaspor ile karşılaşıyor. Dakikalar 26'yı gösterdiğinde Bursaspor kalecisi Ivankov'dan dönen topu kafa ile tamamlayıp ağlara gönderen Tabata golün sevinciyle tribünlere doğru koşmaya başlıyor. Buraya kadar herşey normal.

Maçın özetini izlerken Tabata'nın golden sonra tribünlere doğru koştuğunu gördüm. Sonrası çok garip. Tabata tartan pisti geçti, orada bulunan kırmızı siyaha boyanmış demir bir merdivenden koşarak yukarı çıkmaya başladı. Bir de baktık ki Şeref Tribünü'ne tırmanmış. Seyirci coşku içerisinde ama bir taraftan da şaşkın. Tabata Şeref Tribünü'ndeki kalabalığın arasından geçerek gol sevincini bir bayanla paylaştı. Öpüştü, helalleşti ve sahaya aynı merdivenlerden koşarak geri döndü. Sonradan öğrendiğime göre eşiymiş gol sevincini kutladığı bayan. Ama böyle bir kutlamayı görmemiştim. Timsah yürüyüşü, kanguru dansı, yengeç dansı, samba, beşik sallama, formanı altından çıkan mesaj dolu tişörtler... Hepsini gördük ama tribüne çıkıp golü eşiyle kutlayanı görmemiştik.

Normalde tribüne çıkmanın cezası sarı kart olsa gerek. Ama hakem kart göstermedi. Bence doğrusunu da yaptı.

22 Aralık 2008 Pazartesi

Beşiktaş Yerle Bir



Ali SamiYen'deki 90 dakika açıkça gösterdi ki Beşiktaş'ın bu ligin sonunu getirecek nefesi yok. Galatasaray her zaman ki Galatasaray'dı, sistem tıkır tıkır işledi, hücumda etkili, orta sahada baskılı oynadı ve sadece klasik defansif hatalarına devam etti.



Beşiktaş ise ne yaptığını bilmez bir şekilde futbolcuların iyi niyetli mücadelesinin ötesine geçemedi. Bu maçın 90 dakikasını şöyle özetlemek mümkün: Rüştü, Holosko, Delgado, Ekrem, Uğur...Önce Rüştü topu elinden kaçırıp Servet'e ikram etti. Sonrasında Holosko saçma sapan bir yerde Arda'yı düşürdü, Delgado sadece ligimizde uygulanan bir kart politikasının bile bile kurbanı oldu, Ekrem Milan Baros'un golünde Arda'nın deparını takip edip ceza sahasının içini boşaltarak bütün defansın dengesini dağıttı, Uğur da Holosko'dan neyim eksik dercesine bir penaltı daha yaparak son noktayı koydu. Futbol hatalar oyunu ve tüm bu yazdıklarım Galatasaray'ın iyi oyununa gölge düşürmemeli ama Galatasaray gibi bir takımın karşısında bu kadar bariz hatalar yaparsanız bunun faturası da ağır olur.



Şeref tribünün de Yıldırım Demirören'in Galatasaray'ın üçüncü golü sonrası alkışını ben şöyle yorumluyorum: "Valla helal olsun bana, herşeyimi verdim bu takıma ve harika bir kulüp yarattım!!!" Yıldırım başkan Beşiktaş'ın geleceğini demirlerle örerek kulübün iyiye gitmesini engelleyen en önemli etken. Malesef tribüne kulak vermemek gibi kötü bir alışkanlık da kazandı ve tribünlerden gelen onca tepkiyi "Yarabbi şükür" diye karşılıyor. Oysa ki Beşiktaş'ın sahada bu kaosu tamamen onun eseri.

20 Aralık 2008 Cumartesi

Beckham Yeniden Aşık


İtalyanca dersleri yaramış olacak ki Beckham imza töreninde İtalyanca: "Herkese iyi akşamlar, öncelikle herkese teşekkür etmek istiyorum. İtalya'yı seviyorum ve burada olmaktan mutluyum" diye sözlerine başladı.

Milan ile Haziran 2009'a kadar imza atan Beckham daha sonra ana dilinde şunları söyledi: "Kontratım bitene kadar burada antremana çıkacağım ve bu formayı giyeceğim. Buraya eğlenmeye gelmedim. Kulübe ve takıma yardımcı olmaya çalışacağım, bu benim görevim. Burada Kaka gibi, Maldini gibi, Ronaldinho gibi birçok üst düzey futbolcu olduğunu biliyorum. Bu benim için büyük fırsat ve yararlı olmak istiyorum".

Milan'ı özel yapan şeyin etkileyici tarihi olduğunu belirten Beckham sözlerini Manchester'ın onun takımı olduğunu, Real Madrid'i sevdiğini ama Milan ile kendini yeniden aşkın içinde bulduğunu söyleyerek bitirdi.

Gattuso'da geçtiğimiz günlerde kulüp yetkilisi olsa asla böyle bir anlaşma yapmayacağını söylemişti. Sanırım Beckham'ın aşkı tek taraflı bir aşk olacak.

Şampiyonlar Ligi Eşleşmeleri: Morinho Fergi'ye Karşı



Jose Morinho'nun karnesinde Premier Lig'de alınan 6 galibiyet oldukça parıltılı duruyor Alex Ferguson'a karşı. Bu dönemde Chelsea ile Manu 4 kez berabere kalırlarken kırmızı şeytanlar sadece 1 galibiyet alabildiler.
2004'te Premier Lig'e gelmeden önce Morinho Porto'nun başındayken aldığı 2-1'lik galibiyeti ve rövanştaki Costinha'nın son dakika golüyle biten 1-1'lik maçı da eklediğimizde ibre tamamen Morinho'dan yana dönüyor.



Bu eşleşmede Manchester United hiç kuşkusuz favori olan taraf. Zaten Ferguson Milano'da kendileri için avantajlı skoru alıp gelmek niyetinde olduğunu açıkladı MUTV'de. Daha önceki Porto eşleşmesinden sonra Morinho'ya karşı yoğurdu üfleyerek yemek istiyor.



Fabio Capello'nun deyimiyle üç İngiliz ve üç İtalyan'ın eşleşmesi ne kadar acımasızca olsa da bu eşleşmelerde işi en zor gözüken kişi Morinho olabilir. Inter her ne kadar Serie A'da 6 puan farkla liderliğini sürdürse de Morinho ile Milano takımı arasında bir kan uyuşmazlığı olduğu da gerçek. Bunu Şampiyonlar Ligi'ndeki maçlarda daha rahat görme imkanı bulduk.

Eğer bu formunu devam ettirirse, günden güne daha iyiye giden Manchester karşısında Morinho'nun ince futbol zekasının ve taktiklerinin, Ibracadabra'nın akıl almaz gol vuruşlarını n pek şansı olmayacaktır. Ibracadabra için artık uluslararası arenada kulüpler düzeyinde başarı yakalama zamanı geldi de geçiyor bile ve sırf bu yüzden üzerinde oluşacak baskı da Inter adına olumsuz bir durum.



Öte yandan Manu da hiç problemsiz değil. En büyük sorun artık yılan hikayeine dönen Cristiano Ronaldo'nun Real Madrid'e gidip gitmeyeceği hikayesi. Geçtiğimiz günlerde Ronaldo'dan bunu yalanlayan bir açıklama geldi ama spekülasyonların futbolunu etkilemediğini kimse söyleyemez. Yine de Manu'nun Inter'e karşı daha fazla silahı var ve bu turu geçecek güçteler.

19 Aralık 2008 Cuma

Şampiyonlar Ligi Kuraları Çekildi




Chelsea - Juventus

Villarreal - Panathinaikos

Sporting - Bayern

Atletico - Porto

Lyon - Barcelona

Real Madrid - Liverpool

Arsenal - Roma

Internazionale - Manchester United

Müthiş bir Morinho - Alex Ferguson hesaplaşması bizleri bekliyor. Bu arada 3 İtalyan takımı ile 3 İngiliz takımının hesaplaşmasında bakalım kimler ayakta kalacak. İspanyollar şanslı kura çektiler. Dörtte dört yapmak için Real Madrid'in performansını bekliyor olacaklar. Almanlar için de iyi kura, bir sonraki turda Bayern Almanya'yı temsil etmeye devam edecek gibi gözüküyor.

La Liga'dan Premier Lige Mesaj


2006 Dünya Kupası'nın en başarılı sağ kanat savunucusuydu. Daha sonra ağır bir sakatlık geçirdi ancak bu sezon Valencia formasıyla ismi tekrar gündeme gelmeye başladı.

Portekiz'li yıldız Miguel İspanya'da Valencia forması altında oynamaktan ve burada yaşamaktan memnun olduğunu açıklamış. Ama hemen arkasından birçok futbol kulübü tarafından takip edildiğini ve Premier Lig'in kendi futbol stiline en uygun lig olduğunu söylemiş.

Sanırım Miguel Portekiz Milli Takımı'ndan hocası olan Scolari'ye bir mesaj gönderiyor. Bakalım sezon sonunda Miguel'i Chelsea ya da bir başka Premier Lig takımından görebilecek miyiz?

18 Aralık 2008 Perşembe

Real Madrid Transfere Doymuyor



Los Blancos Barcelona maçı sonrası hayalkırıklığını unutturmak için müthiş bir transfer atağı başlattı. Şimdilik ayyuka çıkan haberler şöyle:

Lassana Diarra: Porsmouth yönetimi tarafından da teyit edildi. İmza atması an meselesi. Dile getirilen rakam Real Madrid'in bonservis için 20 milyon Euro ödeyeceği şeklinde.

Cristiano Ronaldo: Bu adam Real Madrid'e gitmeden dedikodusu bitmeyecek. Bu sene sergilediği performansa bakınca Ronaldo'nun da artık Manu'da gönülsüz oynadığını düşünebiliriz. 2009'un yaz aylarında mor-beyazlı formayı giyecek gibi gözüküyor.

Kun Aguero: Evet, yeni dedikodu bu... Maradona'nın damadı, Messi'nin Milli Takım'daki yeni partneri 60 milyon Euro'luk bir bonservis bedeliyle önümüzdeki sezon Real Madrid'e transfer olabilir. En sıcak dedikodu bu şu anda İspanya basınında yeralan.

Ekonomik krizin 2009'da iyice kendini hissettireceği bir ortamda Real Madrid bir kalemde 150-200 milyon Euro'yu harcayacak gibi.
Ne diyelim zenginin malı züğürtün çenesini yorarmış ne kadar doğru bir laf...

Beckham'lara Hızlı İtalyanca Kursu



http://www.goal.com/ web sitesinden alıntı. Sitenin editörleri Beckham'ın Milano'ya biran önce ayak uydurabilmesi için hızlandırılmış bir İtalyanca programı hazırlamışlar. İlk başta en çok ihtiyaç duyacağı ifadelerden bazıları şöyle;

1) Scusa, Pirlo, tiro io questa punzione.
Excuse me, Pirlo, I'll take this free kick.

2) Mi dispiace bella, sono sposato. Ma Pato non è . . .
Sorry, beautiful, I'm married. But Pato isn't .
3) Sono sicuro che fai un caffe espresso molto buono, ma riesci a farmi un te?
I'm sure you make a very good espresso, but can you make me a spot of tea?

4) Per favore, posso restare qui al Milan?
Please can I stay here at Milan?

5) Signore Capello e' un grand'uomo, un uomo importante, un uomo intelligente. E anche bello.
Mr. Capello is a great man, an important man, an intelligent man. And good-looking, too.

6) E' strano, ma Pippo Inzaghi e' molto meglio di Alan Gordon.
It's strange, but Pippo Inzaghi is much better than Alan Gordon.

7) Dove' il negozio di Armani?
Where's the Armani store?

8) Aspetta. Veramente vi piaceva Ruud Gullit?
Hang on. You guys actually liked Ruud Gullit?

9) Non sono qui solo per vendere magliette. Non sono qui solo per vendere magliette. Non sono qui solo...
I'm not here just to sell jerseys. I'm not here just to sell jerseys. I'm not here just...

10) Dai, ragazzi - datemi il pallone!
Come on, guys - pass me the ball!

Bir cümle de Victoria için bizden:-) Biraz yarım İtalyancam var ama bu cümleyle ne yapmak istediğini kesin anlatır.



I want to go to Armani too. And Versace, and Gucci, and Dolce&Gabbana, and Prada...

Anche voglio andare il negozio di Armani. E Versace, e Gucci, e Dolce&Gabbana, e Prada...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Oy Tombulum Tombulum Golleri Sırala Tombulum



95 kiloyu deviren Ronaldo bu kilosuyla bile saha içinde olmasa da saha dışında kıvrak çalımlar atabiliyor. Flamengo ile aylarca antremanlara çıkıp Corinthians'a imza atınca Flamengo taraftarlarının ve kulüp yetkililerinin ağır eleştirilerine maruz kalan Ronaldo'nun neden Corinthians'ı tercih ettiğini galiba anladım.

Corinthians teknik ekibi Ronaldo'ya Christmas tatili boyunca yeme içme konusunda izin vermişler. Bu dönem süresince Ronaldo dilediğince yiyip içebilecek ve döndüğünde sıkı bir antreman ve diyet programına tabi tutulacak. Sağ dizi başta olmak üzere fiziki bir programa girecek olan Ronaldo'nun Christmas tatili sonrası boğazına nasıl hakim olabileceğini düşünemiyorum.

Bir ara Beşiktaş'ın ilgilendiği iddia edilen Ronaldo'nun bu olasılık gerçekleşseydi Çarşı tribünlerinden nasıl bir şarkı ile tribüne çağırılacağını duyar gibiyim:

"Oy tombulum tombulum, golleri sırala tombulum".

Serie A'da İşler Karışık


La Liga'da haftasonu oynanan El Clasico'dan sonra artık herkes Barcelona'nın şampiyon olduğunu düşünüyor. Geriye kalan 5 takım için ise Şampiyonlar Ligi'ne kalabilme mücadelesi olacak.

Öte yandan Serie A'da Inter'in 6 puan farkla liderliği devam ederken Juventus (The Old Lady)sezona o kadar parlak başlayamasa da gün geçtikçe hem kendi liginde hem de Şampiyonlar Ligi'nde iddiasını artırmakta. Haftasonu 4-2'lik Milan galibiyeti Fabbio Capello'yu da etkilemiş olacak ki o da Serie A'da Juventus'a dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen açıklamalar yapmış.


Capello'ya göre "Onlar asla teslim olmazlar ve sonuna kadar savaşmalarına imkan veren şaşırtıcı bir karaktere sahipler."

Fabio Capello'ya katılmamak mümkün değil. Inter'in Şampiyonlar Ligi'ndeki performansını izledikten sonra takımın performansının Zlatan, Maicon gibi birkaç oyuncunun sırtına bindiği daha net görülüyor. Morinho'nun elindeki sihirli değnek sadece Ibracadabra olunca ve yükün büyük bir bölümü Maicon gibi birkaç oyuncunun sırtına binince ibre yavaş yavaş form durumunu günden güne artıran yaşlı kadına dönmeye başlıyor.


Raineri her ne kadar yaşlı kadının şampiyonluk iddiasındaki en zayıf halka da olsa 2 sezon önce Serie A'dan düşürülen Juve takım kurgusu ve takım içindeki dengelere baktığımızda şu anda rakibinden daha iyi durumda. Bu birlikteliği sürdürebildikleri sürece, ki Fabio Capello'nun dediği gibi onlar sonuna kadar savaşır, Ronaldo'lu Inter'in elinden son hafta aldıkları şampiyonluk gibi ligin son haftasının son saniyesinde bile ligin zirvesine ulaşacak performansı gösterebilirler.
Bakalım Ibracadabra'nın büyüsü ligin sonuna kadar Nerazurri'yi taşıyabilecek mi yoksa Del Pierro'nun önderliğinde Amauri'nin golleriyle Bianconeri mi ipi göğüsleyecek?

16 Aralık 2008 Salı

Alex Üzerine Oyunlar



2007-2008 sezonu tamamlandığında 189 maçta 93 gol ve 101 asist ile Türkiye Süper Ligi'nin gelmiş geçmiş en iyi istatistiğine sahipti. Fenerbahçe'de hiçbir sezonda tüm lig ve kupa maçları dahil sakatlık nedeniyle kaçırdığı maç sayısı bir elin beş parmağına ulaşmayan, devamlılık konusunda ciddi istikrara sahip bir oyuncu Alex.

Avrupa Kupası maçlarında etkili olmadığı söylenir hep. Bunun için de istatistiklerine bakmak gerek aslında. Yine bu seneye kadar oynadığı 24 maçta 9 gol 13 asistle parıltılı bir tablo koyuyor önümüze. UEFA Kupası'nda da 9 maçta 2 gol ve 4 asistlik bir istatistiğe sahip.



Bu yıl ki rakamları bu performansını biraz daha aşağı çekmekte ama bunun nedenleri sezon içerisinde yaşadığı sakatlıkla birlikte, oyun düzeni içerisinde ceza sahasından uzaklaşması ve Fenerbahçe'nin genel form durumu ile ilgili daha çok.

Bugün gelinen noktada ise bu tablonun önceki yıllara oranla aynı parıltıyı göstermemesi nedeniyle ciddi eleştiriler alıyor Gündelikçi Futbol Basını'dan (Gündelikçi Basın olarak bahsedeceğim artık futbol yazanlardan). El insaf! Bunun altında popülist yorumlar olduğu kadar yönetime yakın olmaya çalışan ve onların sözcülüğünü yapanların da olduğu kanaatindeyim ama bu konuyu daha sonra açacağım.



Önce şu tespiti yapalım. En çok eleştirildiği Avrupa Kupası maçlarında dahi önemli bir istatistiğe sahip olan bu adamın Fenerbahçe'yi üst düzeye çıkaramaz iddiasına karşılık neler yaptığını geçen sezon izledik. Demek ki takımın performansı iyiyse Alex'in verimi de bir kat daha artıyor. Alex'in performansını eleştirenler aslında takım performansını kişilerin performansının altında tutanlar. Kimse bana Messi'nin, Henry'nin ya da zamanında Zidane'ın adam kovaladığını, sürekli rakibe bastığını söyleyemez. Kimse Alex'in en az onlar kadar hücumda koşmadığını, topla dribling yapmadığını ya da öldürücü goller ve paslar atmadığını da söyleyemez. Tabi ki biraz önce saydıklarım birinci sınıf futbolcular kategorisinin en üst basamağındakiler. Ama özünde futbola bakışlarında bir farklılık yok. Herkes bir Kaka'ya sahip olmak ister devamlı ileri geri gidip gelen. Ama herkes iyi bir Ronaldinho'ya da sahip olmak ister. Yaratıcılık anlamında Alex'in vasıflarının çok üst düzeyde olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Alex'in olmadığı bir Fenerbahçe ve Süper Ligi'nde sıradanlaşacağının.



Peki bu yaygarayı koparan ve yönetime yakın Gündelikçi Basın neden daha güçlü yıpratma telaşı içerisinde Alex'i. Aslında sorun Kezman'ın Fenerbahçe'ye gelmesine kadar uzanıyor. Yıllık 3,5 milyon Euro civarında bir paraya imza atan Kezman Fenerbahçe'de dengelerin alt üst olmasına neden oldu. O döneme kadar yıllık 1,5 milyon Euro'ya oynayan Alex'te zam istedi ve istediğini aldı. Aurelio ise istediğiyle kaldı ve Real Betis'in yolunu tuttu. Bu sezon başına geldiğimizde har vurup harman savuran Fenerbahçe yönetimi bir rivayete göre Guiza, Arogones ve Emre için 120 milyon Euro'luk bir taahhüdün altına girdi. Üstelik Roberto Carlos için de ödenen paranın yıllık 5-6 milyon Euro olduğundan bahsediliyor. Bu rakamlar gerçeğin üzerinde de olsa Fenerbahçe içerisinde dengeleri alt üst ettiği bir gerçek. Sezon sonu geldiğinde yönetim için bir karar aşaması sözkonusu olacak. Bu maliyetleri kendi eliyle kabartan yönetim bir taraftan Avrupa'da yakalanamayan başarı diğer taraftan olası lokal başarısızlık karşısında taraftardan gelen Fenerium ve stad gelirlerinde, yine muhtemel başarısızlık karşısında Şampiyonlar Ligi'ne gidemeyecekleri için buradan kazandıkları gelirlerde, Ligdeki başarısız tablo nedeniyle naklen yayın gelirlerinde ciddi bir kayba uğrayacaklar. Bu gelir kaybına karşı alınacak tedbir ise sözleşmesi biten yüksek maliyetli oyuncularla yolları ayırmak. Bunların başında da Alex geliyor. Alex'in gidişi için kamuoyu ikna edilirse zaten diğerlerinin gönderilmesi o kadar sorun olmayacak, tepki de çekmeyecek. Durum aslında bundan ibaret...

Gündelikçi Basın bu duruma çanak tutarak aslında yönetimin ekmeğine yağ sürüyor. Bu durumdan faydalanacak bir takım varsa hiç kuşkunuz olmasın ki Beşiktaş olacaktır. Sezon sonunda Alex ile sözleşme yenilenmemesi durumunda Alex'in istediğini Demirören gözünü kırpmadan verecektir. Böylece Alex'i de Nobre ile birlikte siyah beyazlı forma ile izlemek durumunda kalacağız. Aynı başarıyı Beşiktaş'ta da yakalar mı bilinmez ama Fenerbahçe'nin böyle bir senaryo karşısında çok şey kaybedeceği kesin. Fenerbahçe'nin yeni bir Alex bulmasının mümkün olmadığı da. Yeteneklerini abartmıyorum, yeteneklerini abarttığımı düşünenlerinde attığı ve attırdığı tüm golleri oturup bir kez izlemesini öneriyorum.

Alex son yıllarda uluslararası düzeyde futboldan aldığım zevki kat be kat artıran oyuncular listesinin başında geliyor. Tabi ki ondan daha iyiler var ama onun kadar zeki ve yaratıcı futbolcu sayısı kaç tane sorusuna cevap verdiğimiz zaman değerini daha net anlamış olacağız kanaatindeyim.

15 Aralık 2008 Pazartesi

Rekabetin Unutulmaz Golcüleri



Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki derbi maçlarındaki ilk golü 22 Ağustos 1924'te Beşiktaşlı Refik Osman Top atarken, Galatasaray'ın ilk golünü ise 31 Temmuz 1925'de Taksim Stadı'nda yapılan ve sarı-kırmızılı takımın 6-2 kazandığı maçta Leblebi Mehmet kaydetti.



Beşiktaş'lı 'Baba Hakkı, 61 maçta attığı 29 golle Beşiktaş-Galatasaray derbilerinin en golcü futbolcusu, yine Beşiktaşlı Şeref Görkey, 63 maçta 26 golle 2. sırada yer alıyor. Beşiktaş'ın bir başka unutulmaz golcüsü Feyyaz Uçar'ın da Galatasaray'a 18 golü bulunuyor.


Galatasaray cephesinde Gündüz Kılıç, 31 maçta 21 golle Beşiktaş'a en fazla gol atan sarı-kırmızılı futbolcu. Kılıç, 30 Haziran 1940'da Şeref Stadı'ndaki 9-2'lik tarihi maçta da Beşiktaş filelerine attığı 5 gol ile bir maçta en çok gol atan oyuncu unvanına da sahip.