19 Nisan 2011 Salı

Kabahat de Bende Kaba Et de

Garip bir ülke burası, mesela sanatçının gay olanını baştacı yapar ama reklamda gördüğünde tepki mailleri yağdırır, reklam veren de onun yerine efendi kardeşini oynatmaya başlar.

Bir sunucu gider programa katılan zavallının pantlonunu indirir adamın popisi gözükür kimse birşey demez ama dinle ilgili birşey söylediğinde, ilki edepsizliğinden ikincisi kör cahilliğinden olduğu halde ikincisi için adamı keser.

Bir önceki paragrafta kör cahilliğinden keserken başka bir olayda kör cahili baştacı yapar, mini etek giydi diye edepsiz ilan eder diğerini. Öyle ya edep yerleri açık kalmış değil mi?

BBG evini ayıplar ama komşusunu perde arasından gözetlemeye bayılır.

Recep İvedik'e kıro der, burun kıvırır ama sinemada film gişe rekoru kırar. Zaten sinemaya gitmekten utanan ve filme burun kıvıranlarda korsanını kapalı kapılar ardında evinde bir yerleri ile gülerek izler.

Adam gibi yazan az okunur genelde. Hele futbol yazıyorsa... Bir elin beş parmağını geçmez adam gibi yazıp da çok okunanı.

Birileri de çıkar kaba etiyle yazar, sonra tepki aldı aman çok okundu diye yazı işleri müdürü şak şak yapar. Ama kaba etiyle topu tutanları kabahatli ilan eder.

Kaba etimle gülüyorum. Kabahatimle yazıyorum.

Kudurtan 90 Dakika

Fenerbahçe-Gaziantepspor maçının yorumunu dün yazacaktım ancak vaktim olmadı. 90 dakikası %61-%39 ya da %69'a %31 gibi bir topa sahip olma oranını bir kenara bırakalım, izlediğim en iyi Fenerbahçe'lerden biriydi bu sezon. Ve pekçok yorumcunun aksine, çünkü onlar maçın kalitesini gol pozisyonu ve gol sayısıyla eş tutuyorlar, kalite düzeyi üst seviyelerdeydi.

İkinci yarının en iyi iki takımının maçında Fenerbahçe'nin verilmeyen 3 penaltısı ile maçı koparma noktasına gelmiş olması dahi oyunu sarı larcivertli takım lehine çeviren bir etken. Öte yandan Gaziantepspor'un topa az sahip olmasına rağmen maç boyunca efektif kullandığını ancak Fenerbahçe kalesi civarında Olcan dışında etkili olamadığını da gözönüne alırsak Fenerbahçe'yi bu kadar baskılı oynadığı ve oyunu bazı bölümlerinde riske ettiği bir maçta defansif anlamda da kutlamak gerekir.

Geçen gün linkini verdiğim saçma yazıdaki gibi Fenerbahçe'nin şifresinin çözüldüğü falan yok. Zira bu oyun temposu karşısında dayanabilecek tek takım Gaziantepspor'du, onlar da herşeye rağmen verilmeyen penaltılara dua etmeliler. Bir de Alex'in vurduğu şutlarda ve kullandığı duran toplarda geldiği günden beri en kötü performansını sergilemesine.

Herkes 3 penaltıdan bahsediyor olsa da Alex'i duran toplarda etkisizleştiren en önemli etken gözardı edilen ve Gaziantepspor cezasahasında yaşanan Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ydi aslında. Kalite düzeyinden bahsettik ama son yılların en feci hakem yönetimini izledik. Ve bunun aksini iddia edenler 6 numara gözlük takıp izlemeliler. Yoksa yanlışlıkla koskoca bir camia tarafından Fenerbahçe düşmanı olarak adledilecekler ki, hiç alakası yok emin olun.

17 Nisan 2011 Pazar

Ballıbahçe

Bu başlık benim değil, Hürriyet'in internet sitesi yazarlarından Gülşah Erkaya'ya ait. Ben maç yorumumu daha sonra gireceğim ama sanırım Gülşah hanım'ın Hüseyin Göcek gibi gözlerinin önüne perde inmiş maçı izlerken. Buyrun aşağıdaki linkten okuyun. Ben okudukça inanamadım.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17567113.asp?yazarid=385&gid=377

El Clasico'da Bir Turco



















Açıkçası uzun zamandır Real Madrid ile Barcelona arasında oynanan maçlar da kabak tadı vermeye başlamıştı. Ama önümüzdeki kısa dönem içerisinde oynanacak dört maçın ilkinde Real Madrid tam bir karakter mücadelesi ortaya koydu ve ister istemez geriye kalan üç maç için tüm futbolseverleri şimdiden kilitledi maçlara.

90 dakikanın yorumunu yapmak isterdim bunca zamandır yazmadıktan sonra ama sıkıcı ilk yarının ardından ikinci yarının ilk bölümünde Barcelona, son bölümünde de 10 kişi kalmış Real Madrid'in oyununa kaptırınca kendimi kim ne yapıyor, kim ne ediyor diye bakmadan ortalama bir futbol seyircisi gözüyle izledim maçı.

Tek birşeye değinmek gerekir bu maçla ilgili aslında. Bir Real Madrid-Barcelona maçında Messilerin, Cristiano Ronaldoların yanında bir Türk futbolcusu sahaya damgasını vurdu. Mesut o kadar harika işler yaptı ki bu harika işlerin meyvesi, penaltı pozisyonunda Marcelo'ya yaptığı asist az kalsın Cristiano Ronaldo araya girip pas arası aktarma yaptığından güme gidiyordu.

1-1 Real Madrid'in lige havlu atması anlamına gelse de, özellikle Şampiyonlar Ligi maçlarında bana sanki finale adını yazdıracak olan takım olacakları hissiyatı verdi bu gece. Madridlilerin en azından bu sonuca Barcalılardan çok daha fazla ihtiyaçları var ve çok daha motiveler.