31 Temmuz 2009 Cuma

Bobby'den Özlü Sözler


Bobby Robson'ın en güzel demeçleri arasından benim beğendiklerimi şöyle bir sıraladım:

Piyanist olabilmek içi sağ bacağımı verirdim.

İnsanoğlu başarı ister. Başarı kahve gibidir. Hazır olanını tercih ederler.

Bazı goller vardı güzeldi, bazı goller vardı eşsizdi, görülmeye değerdi.

Eğer tavuklarınızın sayısını yumurtlamadan hesaplarsanız, yumurtlamayacaklardır.

Henry Uçuyor mu Ne?



Henry yeryüzü ile teması kesmiş havada koşuyor. Aksini iddia edebilecek olan var mı? Bu adam herşeyi yapabilecek ender futbolculardasn havada neden koşmasın ki?



İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar:

Henry Özel: Başka Yerde Yok

Rahat Uyu Robson



Aceto'da Bobby Robson başlıklı yazıyı okuyunca aklıma geldi ki bu adam sadece Ronaldo'nun Compostella karşısında rakibin yarısını çalımlayıp attığı muhteşem gole şahit olmamıştı teknik direktörlük hayatında.

Bu golden ne kadar zevk aldıysa 1986 Dünya Kupası'nda çeyrek finalde Maradona'nın ayağından yedikleri gol de çok daha fazla yıkıcı bir durumdu. Tanrı'nın eli ve ayaklarıyla attığı ve 2-1 biten maçtan sonra ilk gol için şu sözler döküldü dudaklarından: "Sadece takımın yarısını geçip turnuvanın en güzel golünü atan tek bir oyuncu vardı karşımızda".



O günün İngiltere'si şampiyonluğa uzanabilecek bir Milli Takım'dı. Ama Maradona söktü aldı bu şansı İngilizler'den. Eliyle attığı gol için tepkisi de yine kendi ağzından şöyle olmuştu: "Eliyle attığını anında fark etmiştim, ama ilk birkaç saniye paniklememiştim. Sonra herkesin, bu arada hakemle yan hakemin de orta saha çizgisine doğru koştuğunu gözlemledim. Kahretsin, görmemişlerdi. Sonra birden uyandım. Bu, gol demek oluyordu. 1-0 yenik durumdaydık. Ve hakemler de golü vermişlerdi."

Velhasıl bu büyük futbol adamı yıllar sonra Barcelona teknik direktörü iken efsanevi bir golü Ronaldo attı. Bu sefer sevinen tarafta Robson vardı. Ama Maradona'nın eliyle attığı gol her zaman için burkan bir anı olarak kaldı hafızasında.

Son dönemleri oldukça üzücüydü ama benim hafızamda o kır saçlı sevimli adam olarak kalacak.

Sex & The City


Esin kaynağım yabancı bir blog oldu onu belirteyim ama eşleşmelerde ben kendi tercihime göre cast için değişiklikler yaptım. Tabi bu da yönetmen tercihi. Eğer Sex & The City dizisinin futbol oyuncuları için bir cast oluşturacak olsak önce hangi şehrin takımı daha uygun olur diye baktım.
Hiç kuşkusuz en iyi malzeme Madrid'ten çıktı. Dolayısıyla bizim Sex & The City'miz Madrid'te geçecek. Real Madrid oyuncuları içerisinde Kaka inançlarına olan bağlılığı ile Charlotte rolünü kapıverdi. Cristiano Ronaldo fazla düşünmeye gerek kalmadan ekibin Samantha'sı oldu. Bugüne kadar kırdığı cevizlerle bu rolü zaten hakediyordu. Miranda konusunda Guti biçilmiş kaftandı. Ne de olsa ikisinin de cinsel tercihleri birbirine oldukça yakın.
En zoru benim için Carrie oldu ki hala içime sinmiş değil. Ama doğal yetenekleri ve grup içerisinde olan liderlik özellikleri Carrie rolünü Raul'a vermemi gerektirdi.


İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar

Kalite



Alınan 1-4'lük deplasman ve 5-1'lik iç saha galibiyeti iki büyük için tur kapsını tamamen araladı. Ama ondan öte sezon başında oldukça diri iki takım izledik. Bu da birçok futbolseveri sevindirecek bir gelişme.

İki takım için ortak bir analiz yapacak olursak fizik kondüsyonlarındaki büyük gelişme topa sahip olma ve topa yön verme anlamında büyük artılar getirmiş diyebiliriz. Yine her iki takım için zayıf halka ise defansın göbeğinde oynayan ikililer.



Fenerbahçe'nin bir önemli artısı var geçen seneye göre o da bu sezon sağ ve sol kanadı en iyi kullanan takım olacağı. Bazı bloglarda da okudum bu sezon 80 puan barajına ulaşılabilir mi diye şimdiden konuşulmaya başlandı. Benim de şahsi görüşüm bu puan barajını her iki takımında zorlayacağı yönünde.

Yine tüm bloglarda yazılanlara katılıyorum, muhteşem bir sezon bizleri bekliyor. Çok uzun yıllardır izlemediğimiz kalitede bir Fenerbahçe ve Galatasaray izleyeceğiz bu sezon.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Güzel Adam Elano



Elano transferi üst düzey bir futbolcunun alınmasından öte bir transfer. Alex gibi ahlaklı, aile hayatına önem veren ve onlara son derece bağlı, futbol sahasında ve saha dışında yanar döner olmayanbir oyuncu Elano.

Nitekim Brezilyalı'nın ahlaklısı hakikaten ahlaklı adam oluyor. Marh Hughes onun için Manchester City'nin resmi sitesinden"Tüm City'liler ona hizmetlerinden dolayı teşekkür borçlu, ona yeni kulubün de ve Brezilya Milli Takımı'nda başarılar" diliyorum diyerek ona olan saygısını da ortaya koyuyor. Benim bildiğim hiç bir kulüpten sorunlu ayrılmadı. Oynadığı her kulüpte hem kişiliği hem de oyunuyla saygı kazandı. Futbolculuk yetenekleri ile birlikte düzgün adam bulabilmek çok kolay iş değildir. İşte bu yüzdendir ki Elano çok başarılı bir transferdir.



30 Nisan'da Elano kalan iki yıllık kontratını uzatmak istediği kulübünden Mark Hughes önceliğimiz olna ve kulübün kontratı dolan futbolcuları olduğu için red cevabı almıştı. Daha sonra transfer sezonunda yapılan transferler belki de artık düzenli olarak City formasını giyemeyeceğinin bir göstergesi oldu onun için. İki işaret yetti sanırım ayrılma kararını da vermesinde. Gideceği ligler arasında Serie A'da Juventus , Milan ve Inter için ciddi ciddi konuşuluyordu. Inter onun için City'nin Shaktar'a ödediği meblağ olan 8 milyon£'u gözden çıkarmıştı. Bir dönem Elano- Trezeguet takası da gündeme gelmedi değil. Başka takımlarla da ismi anıldı İtalya dışından ama Galatasaray'ı tercih etti. Lucescu ile görüştü mü gelmeden bilmiyorum. Muhtemelen görüşmüştür ve Lucescu'nun da bu transferde katkısı vardır. Bu işin perde arkası,perdenin önünde Haldun Üstünel olsa da perdenin arkasındaki adamın söyledikleri çok önemli.


Elano'nun takım içi oyuncularla ilişkileri de oldukça iyi. Robinho'nun City'e gelmesinden sonra bir gün Radisson Park Oteli'nin önüne park ettiği Lamborghini'sinin önüne "utanmaz" ya da "zampara" anlamına gelen yazdığı not onun arkadaşlarına karşı muzip tavrını da gösteriyor. Bunu zamanında penne SAFADO ROBINHO başlığı ile yazmıştı. Ben de bugün onunla ilgili yazıları okurken gördüm.
Ben futbolun güzel adamlarla güzel oyun olduğuna inananlardanım. Elano da güzel adam. Bu lige katacağı değer tartışılamaz. Belki de son yılların en kaliteli ligini izleyeceğiz bu sezon. En azından Galatasaray adına böyle olduğunu düşünüyorum.



Alkışlarla Huzurlarınızda Elano



Hangi kulübün taraftarı olursanız olun bu transfere şapka çıkarılır. Bu sezon lige fırtına gibi girip daha sonrasında düşüş yaşasa da Brezilya Milli Takım kadrosunda adı geçen bir adamı getiriyor Galatasaray. Hatta bu kadroda yer de bulan bir adam. Tekniği çok üst düzeyde, fiziki olarak mücadeleyi çok sevmeyen bir Brezilyalı. Ama Lincoln'ün gelişmiş modeli. Bu yüzdendir ki Avrupa'da kendine yer bulan ismi büyük kulüplerle anılan bir oyuncu Elano. Haldun Üstünel efsane olma yolunda ilerliyor. Geleceğin başkanını mı izliyoruz bilemiyorum ama bu transfer tribünün transferidir. Galatarasay'ın bu transfer ile ligde ve Avrupa'da oldukça iddialı bir konuma geldiğini söyleyebilirim.


Pizza Boys



Fotografı görünce bir alana bir bedave Pizza kampanyası sanabilirsiiz ama öyle değil. Ribery ve Luca Toni iki gün önce bir yardım kampanyası için Münih'teki Hugos Restaurant'ta Pizza Boy olarak görev aldılar. Pizza servisini biraz fazla abarttılar sanırım dün akşam Milan karşısında ikisi de yoktu. Onların yokluğunda Bayern Münih Milan'ı Audi Cup'ta ezdi geçti. 4-1 gibi fantastik bir skor elde eden Alman takımı sezona iddialı giriyor. Goller Van Gaal'in gözdesi Müller, Schweinsteiger ve Sene'den gelirken Milan sadece Pirlo ile karşılık verebildi. Sivasspor gibi top da yapamadı maç boyunca. Ronaldinho hayaleti andıran bir oyun oynadı, sahada gören oldu mu bilmiyorum. Milan için işler hiç de iyi gitmiyor demekten başka birşey söylemek mümkün gözükmüyor.

28 Temmuz 2009 Salı

Koridor Futbolu


4- 0 olunca artık dayanamadım ve bıraktım maçı izlemeyi. Sivasspor futbol oynadı mı? Ya da sahada ortaya konan şey ne idi anlayamadım. Tamam eksikler vardı, sakatlar vardı, Bülent Uygun istediği transferleri bir türlü gerçekleştiremedi de oynadığın takım da tarhi büyük ama bugününvasat bir Avrupa takımı en nihayetinde. Zaten Belçika futbolunun da Avusturya ya da o ayarda bir ülke futbolundan farkı yok.

Exper'ın bir reklamı var, "Artık koridor futbolu tarih oldu" diyor. Sivasspor'un oynadığı oyunun tarifi bu işte. Koridor futbolu. Gelen geçen Anderlecht oyuncusu koridor yaptı Sivasspor yarı alanını. 90 dakika boyunca Sivasspor yapılabilecek her türlü hatayı yaptı. Peki Turkcell Süper Lig'in ikincisi böyle mi bir ön eleme maçı oynamalıydı?

Arsene'in Sözüne Bir Daha Güvenmem


Bir önceki yazıda Arsene Wenger'e güvenip zevzeklik ettik ya, Toure Avusturya kampını terkedip Manchester'a uçtu bile. Çarşamba günü sağlık kontrolünden geçecek ve 14 milyon pound bonservis bedeli karşılığı City'e imza atacak. Haftalık 100.000 pound da Toure'nin cebine kalacak.

Terry Yattı, Toure Çok Zor, Elde Var Lescott


Bu fotograf Temmuz ayının ortalarında çekildi. Terry transferi olacaktı, olmayacaktı derken en son Terry'nin Chelsea'ye sonsuz bağlılığını açıklaması ile ki bu açıklamayı uzun süre bekletmesinini nedeni olarak ücretinde beklediği iyileştirmeyi öne sürenler var, gözler tekrar Lescott'a çevrildi.
Fotografta Manchester'ın diğer takımı United'a oldukça yakın gibi gözükse de City için benim görebildiğim en yakın ilaç Lescott defans için. 2006'dan beri Everton'da forma giyen 26 yaşındaki oyuncu için Everton'ın yaklaşımı hakkaında çok güncel bir fikrim yok. Ama bu sene ki agresif transfer politikasını bildiğimiz City'nin isterse bu oyuncuyu Everton'dan koparacağını kestirmek de güç değil.
City taraftarları Billboard Savaşında Son Durum gözönüne alındığında transfer edilirse Lescott'un bir daha Nike mağazalarının önünden geçmesini istemeyeceklerini ve şimdiden montunu ve ayakkabılarını Liverpool'da bırakıp gelmesini isteyeceklerini tahmin ediyorum.
Bu arada City'nin Arsenal'de forma giyen Kolo Toure'ye salça olması da bir başka ilginç gelişme ancak Arsenal'in onu bırakacağını hiç düşünmüyorum. 15 milyon£ gibi çılgın bir teklif konuşuluyor ama City'nin bu transferde eli boş döneceği kanaatindeyim. Bu kanaatim de tekrar Lescott'a dönmeleri noktasındaki tezimi güçlendiriyor.


İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar:

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Böyle Olur Ağaların Düğünü-3

Barcelona da aşağı kalmadı rakibinden. 55.000 kişi önünde imza attırdılar Ibra'ya, Bir anlamda trnasferin ibrası gerçekleşti Katalan takımının taraftarları önünde. Gün içerisinde medikal kontrollerden geçen İsveçli golcü daha sonra Barcelona'nın kulüp binasında resmi imzayı attı ve ardından akşam saatlerinde taraftarın huzuruna çıktı.



İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar:

Boşanma



Bizim ülkemizde meşhur bir laf vardır, ayrılan çiftlerden erkek olanı kadına "evi ,arabayı, yatı, katı ben alıyorum, çocuklar sende kalsın" der. Eto'nun durumu ise biraz daha farklı olmuş sanırım. O evi, katı, yatı Barcelona'da bırakıp çocukları almış.

Morinho onun Ibrahimovic'ten bile daha iyi olduğunu ve Inter'in hedeflerine ve oyun planına çok uygun bir transfer gerçekleştirdiğini söylüyor. Tabi bu durum boşanma sonrası yeni sevgili ile balayı durumu gibi biraz da. Eto'nun çok iyi bir futbolcu olduğunu ve Barcelona için büyük bir eksiklik olabileceğini düşünüyorum. Ama Serie A'nın da hiç de Eto'ya uygun olmadığı kanatindeyim. Bu fikrime temel oluşturan nokta ise kapalı savunma anlayışının oldukça katı olduğu Serie A'da Eto'nun Ibrahimovic gibi fiziksel bir üstünlüğe sahip olmaması.

Eto daha çok bol pas organizasyonu içerisinde uygun pozisyonların adamı benim için. İtalya'da ne o pas organizasyonunu sağlayabilir Inter, ne de onun isteiği pozisyonları.



İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar

Eto'nun Yerini Doldurmak Kolay Değil

Uğur Boral Arjantin'de


Boca Juniors teknik direktörü Alfio Basile'nin basında yeralan bir fotografı. Fotografın üst kısmında yeralan reklam panosundaki fotograf Uğur Boral değil mi:-) Tabi ki değil ama bayağı benziyorlar açıkçası.

River'ın On Numarası Kim Olacak?


Bu sefer Ole'nin düzenlediği bir anketten haber verelim. Ortega River formasıyla tekrar yeşil sahada boy göstermeye başlayınca River'da on numaralı formayı kim giyecek tartışması spor kamuoyunun gündemine oturdu Arjantin'de.
Ankette River'ın on numarasının kim olması istendiği sorulmuş. İşte sonuçlar:
Ariel Ortega: %52,7
Marcello Gallardo: %27,8
Diego Buanontte: %9,9
Diğer: %9,3

Benim Maradona'm Messi


Ole'nin Maradona ile yaptığı bir röportaj yayınlandı bugün. O röportajda okuduğum en çarpıcı cümleyi paylaşıyorum:

"Messi benim Maradona'm. Ama ondan daha önemli bir oyuncum var o da Mascherano ve o başta olmak üzere diğer oyuncular da çok önemli".
Teknik direktör ağızıyla tercümesi: Messi Arjantin futbolu için Maradona'dır, Mascherano taktiksel kurgumuz düşünüldüğünde en az Messi kadar değerlidir. Diğer futbolcular ad alınmasınlar, onlara da ihtiyacımız var.

Eto'nun Yerini Doldurmak Kolay Değil


Geçen 5 sezonda Eto'nun istatistiklerine bakınca Barcelona adına Eto'nun gönderilmesinin bir kumar olduğunu söylemek mümkün. Gelen Ibrahimovic olsa da gönderilen adam çok değerli bir oyuncu aslında Barcelona için. Hatta kadroda yeralanlar içerisinde son beş sezon nazara alındığında en etkilisi.

Eto Barca formasıyla oynadığı 199 resmi maçta 130 kez fileleri havalandırırken maç başına 0,65 gol ortalaması yakalamış. Barca tarihinde resmi maçlarda en çok gol atan dördüncü oyuncu, ligde ise üçüncü sırada. Sırf bu özelliği ile efsaneler arasında kendine yer bulabilir. Üstelik 130 gole Rivaldo gibi sadece 5 sezonda ulaştığının da altını çizmek gerekiyor. Bu daher sene 26 gol ortalaması olan bir silahınızı vermeniz anlamına geliyor. Ve bu rakam da sadece resmi maçlarda attığı golleri temsil ediyor. İki ŞL şampiyonluğu, 3 La Liga şampiyonluğu, 1 Kral Kupası ve 2 İspanya Süper Kupası da boynundaki madalyalar. Herhangi bir işyerine cv gönderse gözü kapalı alırlar bu adamı.

İngilizler istatistiğe sığınırken Amerikalılar istatistiklerin aptal işi olduğunu söylerler. Zaten sadece rakamlara bakınca Eto'nun gönderilmesi aptallık olurdu. Guardiola'nın yeni bir heyecana ihtiyaç olduğu sözlerinin altını çizmek gerekiyor. Son yıllarda her sene ayrılmak istediğini söyleyen, Guardiola ile da kanlı bıçaklı başlayan bir sezon sonrasında ortaya koyduğu mükemmel futbola rağmen sorunlu bir yıldızdan bahsediyoruz.
Gelen sorunsuz mu? Hayır değil tabi ki ama Barca açısından üç kupayla geçen sezonun ardından en çok ihtiyaç duydukları şey bu başarıyı yakalamak ya da yaklaşmak adına yeni aç futbolcular. Ibrakadabra'nın ise açlıktan karnı zil çalıyor. Guardiola ise aç futbolcu istiyor.


İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar

26 Temmuz 2009 Pazar

Kral Öldü Yaşasın Yeni Kral


Böyle Olur Ağaların Düğünü-1 ve Böyle Olur Ağaların Düğünü-2 diye Real Madrid'in transferleri için iki yazı yazmıştım stadyumdaki törenler için. Pazar günü İspanya'ya giden süperstarın hafta başı düzenlenecek törenle Nou Camp sahnesine çıkması bekleniyor. En az Cristiano Ronaldo kadar egoları şişkin olan Boşnak asıllı İsveçli golcü Nou Camp'ta taraftarlarla buluşacak.

Eto gitti yaşasın yeni Kral!

Büyük Kaptan


Hakkında pek çok şey yazıldı son günlerde. Lampard bile onun gitmesi durumunda bunu anlayışla karşılayacaklarını söyledi. Chelsea haftalık ücretini 135-140 bin poun düzeyine çekecekti ama City tarafından teklif edilen para inanılmazdı. Haftalık tam 250 bin pound.

Lescott'u ikinci sıraya alan City bastırdıkça bastırıyordu son günlerde. Ve beklenen açıklama Terry'den geldi. "Tamamen Chelsea'ye bağlıyım ve hep bağlı kaldım". Stamford Bridge tribünlerini bilmem ama Türkiye'de böyle bir demeç üzerine ilk maçta tribünler "Büyük Kaptan" tezahüratı ile yıkılırdı. Kötü oynadığı ilk maçtan sonra da ıslıklanırdı ama o başka.

Rooney Berbatov'u Fena Benzetiyor



Rooney: Söyle, yoksa Alex beni kesip seni mi oynatmak istiyor söyleee...
Berbatov: Valla ben birşey bilmiyorum Wayne yapma Allah'ını seversen...

24 Temmuz 2009 Cuma

Kulüplerin Sanal Kazanç Kapısı



Avrupa'da yıllardır var ve bu işi en iyi götürenler futbol kulüpleri değil, Virgin gibi her tarakta bezi olan kurumlar ya da Carrefour gibi CRM anlamında oldukça başarılı altyapıya sahip olanlar. Türkiye'de ise beş altı ay öncesine kadar hazırlıkları yapılan sanal operatör uygulaması Fenercell ve GSMobile ile girdi hayatımıza.

Şu ana kadar ki performanslarına baktığımızda kulüplerin beklentilerinin altında ama benim beklediğim düzeyde bir performans sergiliyor her iki kulübün sanal operatör hizmeti. Kulüplerin bugüne kadar verdikleri mobil iletişim hizmetini sadece taraftarlık güdüsünü harekete geçirerek ortaya koydukları pazarlama stratejisi malesef yürümüyor. Sadece taraftar olma üzerine kurularak çok büyük bir kitleye ulaşılamayacağını da artık kulüplerin görmesi gerekiyor. Özellikle Beşiktaş ve Trabzonspor'un da sektöre gireceği şu günlerde sanal operatör hizmetinin kurumsal bir yapıya dönüştürülerek profesyonellere teslim edilmesi gerekiyor.



Sanal operatör hizmeti bir kulübün forma vs. ürünlerini ya da taraftar kartını satmasından çok daha farklı bir alan. Ortada sunulan bir hizmet var ve bu hizmet için ortaya konulan bir marka. Bu anlamda Galatasaray'ın marka olarak belirlediği ismi takdir etmeden geçemeyeceğim. GSMobile oldukça başarılı bir tercih. Beşiktaş ise kendisine faturalı ve faturasız hatlar için sunulan SIMSiyah ve SIMBeyaz yerine Kartalcell'i yani kulüple daha rahat şekilde ilişkilendirilecek bir ismi tercih ederek hata yaptığını düşünüyorum. Tıpkı Fenercell'deki gibi marka ismi belirlenirken taraftarı olunan kulübe aidiyet hissiyatı çok daha fazla ön plana çıkarılmak isteniyor. İlk başta o marka için başlangıç noktası tabi ki taraftar ama taraftar olmanın yanında bir marka çatısı oluşturmak ve bu marka çatısına uygun iletişim yapmak kaçınılmaz. Ulusal kanallarda 300-500 GRP harcayarak geri kalan pazarlama iletişimini kendi kanalın ve futbolcuların üzerinden gerçekleştirmek de yeterli değil bu anlamda. Bir diğer konuda tüketicilerine temel iletişim hizmetinin yanında sunacakları ek GSM ve GSM dışı faydaları çok iyi belirlemek ve bunu alternatif paketlerle tüketicilerine bundle ederek (tam Türkçe karşılığı yok ama bir hizmetin başka hizmetlerle sarılarak paketlenerek sunulması diyebiliriz) yeni teklifler götürmek.

İşte bu noktada henüz emekleme dönemi yaşayan kulüplerimizin daha çok yolu var. Yurtdışındaki örneklere bakıp, oradaki CRM uygulamalarından ne derece bu hizmette faydalanıldığının farkına varıp doğru pazarlama stratejilerini üretmeleri gerekiyor. Aksi halde çok önemli bir gelir kapısından istedikleri oranda gelir elde etmeleri çok zor.

Gerrard: Tanrı'nın Sevgili Kulu


Hata insana mahsus birşey ama hataların örtülmesi veya daha çok üzerine gidilmesi kişiden kişiye değişiyor. Gerrard on yıl önce alkollü olarak otomobil kullanırken polise yakalanmasının üzerinden 10 yıl geçtikten sonra bir barda görevliden ile çalınan müziği değiştirmesini istemesi üzerine başlayan kavgada attığı yumrukla başı tekrar derde girmiş oldu.

Daha önce barda kavgaya karıştığını inkar etse de görüntülerden çok net görüldü ki okkalı bir yumruğu savurmuş bardaki görevliye. Sonrası ise karışık, ortalık fena karışıyor anlayacağınız. Bu görüntüler üzerine görevlinin kendisinin üzerine vuracakmış gibi geldiğini ve bu yüzden kendini koruma içgüdüsüyle yumruk attığını belirtmiş. Alkollü olmasının da konuyla hiçbir ilgisi olmadığını eklemiş.

Gerrard olayların gelişiminde görevlinin kendisine karşı agresif davrandığını ve bunun nedenini anlayamadığını belirtiyor. Yazının başında dedik ya Gerrard Tanrı'nın sevgili kullarından. Bugüne kadar ki yaşantısı ve örnek profesyonelliği ile pek çok kişinin gönlünde taht kuran yıldız oyuncu kamuoyunda da yaşanan olaydan dolayı çok fazla tepki almıyor. Efsane oyuncu Kenny Daglish de onun köklerini unutmayan, saygın ve saygılı bir insan olduğunu vurgulayarak bir anlamda hatasını hafifletiyor.

Gerrard tıpkı futbol kamuoyu gibi benim de çok beğendiğim bir futbolcu. Gerek kişiliği gerekse futboluyla... Ama benim üzerinde durduğum yine de olayın farklı bir yönü. Mesela bu olay Cristiano Ronaldo'nu başına gelseydi eminim ki başta İngiliz basını sonrasında rakip taraftarlar tarafından diri diri gömülürdü Ronaldo. İtiraf edeyim ben de aynı şeyi yapardım.

Nedenini sorgulamaya çalıştığımda elimde tek tutarlı şey kalıyor. Bazı insanlar hayatları boyunca yaptıkları doğru işlerin semeresini hata yaptıklarında da kolayca affedilerek görüyorlar. Tanrı'nın sevgili kulular ama Tanrı'nın sevgili kulu olmak için yıllardır ekiyorlar, cepten yemiyorlar.
Not: Neticede son gelen haber Gerrard'ın aklandığı yönünde. Mahkeme bir kamu hizmeti cezası dahi vermemiş.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Galatasaray 2 - Tobol 0




Mesaiye kalınca maçı izleyemedim ama Tobol'u daha rahat geçmesi gerekiyordu Galatasaray'ın. 2-0 ile İsrail takımı Netanya'nın karşısına çıkacak Galatasaray. Takımda Keita yok, Leo Franco halen kaleyi devralmadı. Bana sorarsanız Tobol karşısına çıkan kadronun eksikleri var gibi geliyor. Keita'nın ve Franco'nun eklenmesi de bu görüşümü değiştirmeyecek. Galatasaray'ın kesinlikle orta sahada Mehmet Topal'a ihtiyacı var. Mevcut kadro çift forvete dönemez, dönse de Baros'un yanında oynatacak bir isim yok. Baros ise çok iyi bir forvet ama tek forvet oynayacak adam değil. Tabi bu da bana göre. İngiliz basınında mı çıktı yoksa Türk basınında mı halen çözemediğim bir Deco olayı var ki gelirse Hagi'den sonra gerçek bir on numara kazanır Galatasaray. Arda'yı ise kanatta kullanmaya devam eder böylece Rijkaard.
Bu kadronun en zayıf halkası ise defansı. Malesef Galatasaray bu sene geçen seneye oranla daha fazla gol yiyecek. Ben Zan- Servet ikilisine güvenmiyorum, ikiliden çok Zan'a güvenmiyorum. Sabri sırıtmaya devam ediyor. Uğur'un ne yapabileceği belirsiz savunmanın sağ kanadında. Bir tek Hakan Balta kalıyor ki o da nereye kadar yeterli olabilir.
Velhasıl sezon öncesi sorunları var Cimbom'un. Kimin yok ki de diyebiliriz ancak Galatasaray'ın temel bir başka sorunu da kadro derinliği ile ilgili olacak gibi duruyor. Geçen seneden çok da farklı bir kadrosu olmamasına rağmen hem de...

Kaka, Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi


Bu Kaka ve eşi İsa ve din olayını biraz fazla abartmadılar mı? İlk başlarda sempatik geliyordu, inançlarına önem veren ve sıcak bir tabloydu benim için. Ama gitgide olay propaganda halini almaya başladı. Herşeye, her ana din ile ilgili bir simge, bir sembol tutturur hale geldiler. Yahu siz inanıyorsunuz da geri kalan dinsiz mi?
Marcha para Jesus: Çevirdiğinizde İsa için ilerlemek, gelişmek tadında bir ifadedir.

David Beckham - Landon Donavan Atışmasına Kuşbakışı

Geçtiğimiz haftalarda Landon Donavan'ın Beckham'ın profesyonelliğini eleştiren sözleri ile başlayan tartışma fazla büyümedi ama MLS maçında taraftarların tepkisi çok yoğun oldu Beckham'a. Guardian'da yayınlanan resimlerin bazılarını LA Galaxy taraftarlarına şehrin billboardlarına astırmalarını önerebilirim. Ne de olsa şimdi yeni moda billboard savaşları.

Billboard Savaşında Son Durum

Ben Manchester'daki billboard savaşlarını ilk kimin blogunda okudum inanın hatırlamıyorum, City Tevez'e güzel bir hoşgeldin hediyesi vermiş ardından da Manu taraftarları billboardlara attıkları kırmızı boyalarla karşılık vermişlerdi City'lilere.



City taraftarlarının cevabı çok gecikmedi ve sanırım dün Penne'de POSTER SAVAŞLARI başlıklı yazıda yeraldığı gibi Owen transferine bir taş attılar. Onun devamlı sakatlanıyor olmasına dem vurarak iyi bir mizah yaptılar. Ama bu billboard savaşlarının daha başlangıcı diyebiliriz. En altta United taraftarlarının cevabı daha bir manidar oldu.




Altta da görüldüğü gibi Manchestrer United taraftarları City'nin makus talihine gönderme yaparak Manchester City forması giyen Tevez'in bu tercihi ile kariyerinin sonuna geldiğini savunuyorlar.



Manchester caddelerinde bu savaş biri durdurmadıkça bu sezon boyu devam edebilir. Şimdiden tüm futbol dünyası derbiyi dört gözle bekler hale geldi.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar:

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Arsenal Taraftarına Slogan Rehberi



Arsenal taraftarları için Adebayor'un City'e transferi sonrası atabilecekleri sloganlar ya da açabilecekleri pankartlara örnekler:

Ade bye or ... (Gerisini onlar tamamlar)

Adebay whore

Adebay war (City maçında rakip takıma karşı kullanılabilir)

Ade bye ashole

Ade bay more

Emmanuel Adebay whore

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar
Adebay - whore
Arsenal'de Son Gazi Samir Nasri
Wenger Sözü

Küçük Fanatik


Adebay - whore



City'ye giden Adebayor'a Arsenal taraftarının tepkisi aşağıdaki gibi biraz ağır olmuş

Ade's a whore
Ade's a whore
You can give him loads more money
Doesn't mean he'll score any more
He'll be offside
He'll be offside
when it gets to the big games
you can expect him to hide


Hoş bu tepkiyi koymak için nedenleri de var. Arsenal taraftarı Adebayor deyince, ofsayttan kaçmayı beceremeyen, sezon içerisinde sürekli Barcelona ve Milan'a kur yapan, kendi seyircisini TV röportajında şikayet eden ve paragöz bir adam hatırlıyorlar. Biraz sert bir tepki ama haklı yanları da yok değil.

Flying Dutchman


Huntelaar Bundesliga yolunda. Pılını pırtını toplayıp Almanya'ya çalışmaya gidicek gibi gözüküyor bu sene. Hollandalı kıyımı yapan Florentiono Perez Stutgart'tan 18 milyon euro civarında bir bonservis bedelini Real Madrid'in kasasına koyacak gibi gözüküyor. Huntelaar da Real Madrid'te kazandığı parayı almaya devam edecek konuşulan teklife göre. Öte yandan Arsenal ve Tothenham Hotspur'un da bu futbolcu ile ilgilendiği belirtiliyor.

21 Temmuz 2009 Salı

Arsenal'de Son Gazi Samir Nasri


Arsenal'de her sezon bir futbolcunun ağır sakatlık geçirmesi adetten oldu. Nasri'nin antremanda fibula kemiğinin kırılması son vaka... Artık ben Arsenal'de nazar olduğunu düşünmeye başlayacağım. Adebayor'un gidişinden sonra Nasri'nin de üç ay kadar oynayamayacak olması daha sezon başında Arsenal'in belini büktü resmen.

Seksenler



Sabah sabah onun France Football kapağındaki fotografını görünce 80'lerden en çok özlediğim şeyin o olduğunu farkettim. Dün arkadaşlarla bir seksenler muhabbeti vardı. Seksenler sanki geçtiğimiz yüzyılın lanetli on yılı gibidir.

Seksenlerde giyim tarzı, danslar hep hatırlamak istemediğimiz aptallıklarımız gibi durur. Başka hangi on yılda kadınlar abuk sabuk vatkalar takmış, erkekler kilim desenli yelek, kumaş pantlon altına beyaz çorap giymiş ya da kot pantlonun içine soktuğu shetland kazaklarla dolaşmıştır ki? Break dans gösterilerinin yapılıp iki kişinin kapıştığı ve sonra arkadaşlarının puanladığı ve kimin daha çok arkadaşı geldiyse onun kazandığı başka sokak dans yarışması var mıdır seksenler dışında herhangi bir on yılda yapılan?

Seksenlerden kalan iki güzel şey var: Birincisi müzik ve sinema, Michale Jackson, Madonna vs. gibi büyük POP şarkıcılarının doğuşu ve büyüyüşü, "is the final countdown ile kendimizden geçişimiz", Rocky'nin Adrian diye böğürmesi ve "Eye of the Tiger" şarkısı ile kaplanın gözleri ile tanışmamız, diğeri ise Maradonalı, Socratesli, Zicolu, Platinili futbol yılları. Bir daha hiçbir zaman Alman Milli takımı benim için o kadar kalas oyuncu olmasına rağmen o kadar sempatik gelmemiştir bana. Fransa hiçbir zaman Platinili, Ardilesli, Tiganalı kadrosu kadar estetik durmamıştır. Real Madrid Santiliana, Butragueno, Valdano, Hugo Sanchezli kadrosu kadar beni heyecanlandırmamıştır. Juventus kalbime o yıllarda kazınmıştır mesela.

Hiçbir dünya kupası bana 86'da Arjantin Milli Takımı'nın kazandığı kupa kadar efsanevi gelmez. Keza Maradona gibi bir adama da seksenlerin ikinci yarısında aşık olmadık mı? Seksenler birçok açıdan unutmak istediğimiz yıllar bizim yaş grubunun . Ama futbolun ve Maradona'nın da içimize işlediği yıllar.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar

Copa De La Rey: Savaşın Ardından İlk Buluşma

Barcelona - Manchester United İlk Tango

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Fenerbahçe'de Yine Yeni Yeniden Samba



Andre Dos Santos sol kanada, Cristian ise defansif orta saha olarak Fenerbahçe'nin eksiklerini giderecek iki yeni Brezilyalı. Daum yaş tahtaya basmaz, Konfederfasyon Kupası'nda Brezilya Milli Takımı'nda da görev alan Dos Santos için Cafu ve Roberto Carlos'un özelliklerini taşıdığı söyleniyor. Sol kanatta oldukça etkili olabilecek bir isim. İki oyuncu da Corinthians'tan geliyor. Ronaldo'nun takım arkadaşları. Fenerbahçe'nin yabancı bir stoper ile transfere nokta koyması bekleniyor.

Vedat Okyar'ın Kaleminden Beşiktaş'ın Şampiyonluk Hikayesi


Pek içaçıcı başlamayan bir sezon boyunca Vedat Okyar'ın kaleminden en büyük eleştirilerinde dahi samimi bir insancıllık vardı. Oradan kestim, buradan kırptım, Beşiktaş adım adım şampiyonluğa giderken Vedat Okyar'dan veciz sözleri biraraya getirmeye çalıştım. Seneye de onlarca sene sonrada Beşiktaş şampiyon olur ama kimse bu kadar tatlı dille anlatamaz hikayeyi...Sezon içersindeki en güzel ifadelerinin derlemesi...

Vedat Okyar'ın Kaleminden

ORADA olmak vardı..Şampiyon olan Kartal’ı izlemek, hakedilen bu büyük başarıyı alkışlamak vardı aslında. Ama olmadı...KENDİMİ Denizli’de oynanan bu şampiyonluk maçına çok hazırlamıştım. Kaderde Beşiktaş şampiyon olurken hastanede yatmak da varmış... Üzüntüm büyük, tüm sezon adım adım yaşadığım, büyük keyif alarak içinde olduğum şampiyonluk yolculuğundaki son durağı kaçırdım.

31.05.09 Denizlispor karşısında çıkılan şampiyonluk maçı ertesi

ŞİMDİ son hafta oyunu var. Tecrübelerim bana ayakkabıları bağlamadan hiçbir yeri işaret etme diyor. Çok şey gördüm, çok şey geçirdim. En azından 2 sezon önce kısa metrajda yaşanan bir F.Bahçe-Denizli maçı var.

25.05.09 Şampiyonluğa Bir Adım Kala

BENİM güzel kardeşim Sergen elinden kalemi bırakıp sahanın içinde balta ile dolaşıyor. Kendi tarzıdır, iyi mi yapıyor, kötü mü yapıyor kendi bilir. Ben dünkü oyun için sahanın içini Sergen’e bırakıp, maçın ruh halini dile getirmek istiyorum.
Ligdeki kayıpta 10 oyuncunun 9’u kötü oynadı. Mustafa’nın yapacağı hiçbir şey yoktu. Dün akşam yapacağı çok şey vardı, ustalığını konuşturdu yaptı da.

14.05.09 Beşiktaş - Fenerbahçe Kupa Finali sonrası

BEN bu maçın hakemini hiç tutmam, hiç de sevmem. Bu ülkenin en ödlek adamıdır. Futboldaki en büyük avantajı çalmama rekoru da onda, kasıntısı da onda. Be kardeşim, futbolunu en büyük avantajını cebinde tutuyorsan hemen bu işi bırak. Hakemlik ödlek adam işi değildir. Dün yardımcılarına bakıyorum onlar da ispiyoncu. Hiç faul olmayan şeylere veya futbolcu itirazlarına ellerinin içinde kimse duymasın diye ispiyon ediyorlar. Ortada fol yok, yumurta yok. Dünkü hakem üçlüsünü Yunus Yıldırım hiç darılmasın, kızmasın ama Komedi Dans Üçlüsü’ne benzettim.

04.05.09 Beşiktaş - Fenerbahçe maçının ardından

Serdar Özkan bu takımın en genç adamı. Takımı çok önemli bir maç oynuyor. Bu çocuk kıçını yırtacağına, maçın öneminin farkında değil. 2-3 senedir kiraya gidiyordu, seneye yine gidecek. Böyle oynayarak Beşiktaş formasını adama vermezler.

Rakibin en tehlikeli adamı Youla. Ama dün yoklama kaçağıydı. Bunda Zan’ın iyi top oynamasının payı vardı. Eskişehir’de Engin diye bir oyuncu var. Ama sporcu değil. Benim tanıdığım Rıza, maçtan sonra bu çocuğun bavulunu eline vermiştir.

27.04.09 Eskişehirspor maçı sonrası

BEŞİKTAŞ’IN bundan sonra oynayacağı maçlar netameli. Çünkü Beşiktaş bir maç kaybından sonra gerisini çorap söküğü gibi getiriyor.

20.04.09 Bursaspor maçı sonrası

BEŞİKTAŞ için köşebaşı maçıydı. Benim futbol tartan kantarımın ibresi, her hâlükârda şartlar ne olursa olsun Beşiktaş buradan 3 puan çıkarır diye gösteriyordu.

11.04.09 Kocaelispor maçı

KAYSERİ takımında bir de gözüme çarpan, zaten bu ülkeye geldiğinden beri çarpıyor ya, Cangele diye terbiyesi eksik bir adam var. Dün akşam da bütün oyunu bozayım diye anarşist tavrını bütün maç boyu kullandı.

02.04.09 Kayserispor maçı değerlendirmeleri

RAKİP Hacettepe.. Maçtan önce takım fotoğraf çektiriyorlar, posterlerinin altında büyük harflerle ‘bu takım küme düştü’ yazıyor. Sen de bu ligde ‘Tavan yapacağım. Şampiyon olacağım’ diyorsun.

08.03.09 Hacettepe maçına yorumunun içinden

SEVGİLİ Mustafa; 2 sezon gözlerden ıraktın. İran’daydın. Orada başına muhakkak büyük bir şey gelmiş. Benim tanıdığım Mustafa’nın çok dışındasın be güzel adam. Üst üste 2 kolay gözüken maçı büyük sıkıntılara soktun. 2 oyundur İnönü’nün kapısında ızdırap nöbet bekliyor. Lig öyle bir hale geldi ki, 3-5 dakikayı bile sokağa atmayacaksın.

YENİ gelecek bir Alman oyuncu var, benim ezberimde olan bir futbolcu. Adam çamaşır makinesi gibi. İleri giderken de var, dönerken de.

02.02.09 Antalyaspor maçından

MUSTAFA, bu takımda bir şeyler eksik be güzel adam. İkilem içindeyim. Ya sen düşündüklerini yapamıyorsun ya da yaptırmak istediğin şeyleri oyuncular sahaya süremiyor. Ne oynatmak istediğini, ne yapmak istediğini anlamış değilim. Senin ne adamlığından ne antrenörlüğünden vazgeçerim. Kimseyle kıyas da etmem, trampaya da girmem. Ama bu takımın balansı bozuk. ‘Devre bitsin, 5-6 puan arkada da kalsam şampiyon olacağım’ diyorsun. Benim de aklıma ‘Minareyi çalan kılıfı hazırlar’ diye bir laf geliyor.

22.12.08 Galatasaray Derbisi Yorumları

Delgado’nun ayağına gelen her topu yuhaladılar. Hani haksız da değiller. Bundan önceleri birazcık oynuyordu, o birazcıktan da vazgeçtim. Takımla fotoğraf çektirip içeri giriyor.

07.12.08 Ankaraspor yenilgisine eleştirisi

BU skor ve galibiyet beni kandırmaz. Defansın makyajı düştü. Zaafa önlem almak senin işin. Birbirine çok çabuk uyum sağlatman şart. Beşiktaş karnesini hafta ortası oynanacak Trabzon maçında, hafta sonu oynanacak Bursa maçında notlayacağım

08.11.08 Kocaelispor maçının ardından

DÜN çok enteresan bir oyun seyrettim. Dakikalar yol aldıkça bu maç eski düğünler gibi ‘40 gün 40 gece oynansa berabere biter’ diye düşünüyordum. Her iki takım için de gol yapmanın çok zor olduğu bir oyundu. İki taraf da kontrollüydü. Bulunacak gol ya ölü toptan olurdu, ya da kişisel hatadan. Öyle oldu.

03.11.08 Kayserispor maçına yazılan yazısı

BEN Beşiktaş’ın amigosu değilim. Hele hele Mustafa’nın menajeri hiç değilim. Ama dün gördüklerim Beşiktaş adına fevkalade olumlu.

BEN tam bir Nobre fanatiğiyim. Sahanın ortasına etse, bir de üstüne tüy dikse Nobre’yi görmemezlikten gelirim. Hayranlığım samimiyetimden ötürü. Ben bu kadar elinde avucunda ne varsa sahaya bırakan çok az oyuncu gördüm.

25.10.08 Sivas maçına ait yorumları

Mustafa benim çok yakınım. Büyük bir dostluğum var. Milli Takım’dan da oda arkadaşım. Çok büyük bir Beşiktaşlı olduğunu biliyordum, Altay’da oynarken futbolcu olarak Beşiktaş’a gelsin diye k.çımı yırtmıştım. Antrenörün ismini vermeyeyim, “Bu kardeşimiz çok büyük futbolcu ama tembel” dedi. Altay’ın saha içi patronu “Burada patron çok, onunla uğraşamam” dedi. O iş öyle yatmıştı.

ŞİMDİ oldu. Çok da iyi oldu. İsmini pek telafuz edemiyordum. Ama olduktan sonra söyleyeyim Beşiktaş en hayırlı işi yaptı. Ve Beşiktaş yarından itibaren bu ligde şampiyonluğun en büyük favorisi. Elindeki kadroyu Mustafa kadar akıllı kullanan az hoca vardır.

09.10.08

Ertuğrul demeç veriyor. Bu sezon çıtayı yüksek tuttuk, hem dışarıda hem içeride zirve yapacağız. Sözüm ona çıtayı yüksek tuttuk diyordu. Ertuğrul kardeş Çıtayı yüksek tuttun da üstünden atlayamadın. Çıtanın altından yürüyerek geçtin. Senin kenardaki korkunu gözlerinden okuyorum, gözlemliyorum. Futbolda cesaret karar verirse hedefe ulaşılır. Korku verecekse olmaz. Zaten olmadı da.

03.10.08 Beşiktaş'ın Avrupa Kupalarına Vedası