9 Eylül 2009 Çarşamba

G.Afrika Yolunda Direkten Döndük



Maçın ilk dakikalarında golle başlamayı sevmiyorum. Organize bir atakla Semih'in vuramadığı pozisyonda Emre'nin takipçiliği ile 1-0 skor avantajını yakaladığımızda da fazla sevinemedim. Tam da korktuğum gibi geri kalan 40 dakikada bütün hakimiyeti Bosna'ya vererek ne olduğu belli olmayan bir futbol oynadık.

Fatih Terim'in oyunu başlangıçta akılcıydı. Sahaya 4-1-4-1 düzeninde yayılırken defansın önüne Ceyhun Gülselam'ı dikmiş onun hemen önünde Emre ve Hamit ile daha çok hücuma destek veren ve rakipten dönecek ribauntları toplayacak bir orta saha kurgulamıştı. Kanatlarda Arda ve Tuncay'ın getireceği toplarla ileride Semih'i buluşturmak ve rakibe karşı yarı sahada basmak rakip defansın ağır oyuncularını da düşündüğünüzde hiç fena değildi. Ancak evdeki hesap tutmadı. Ceyhun oyunu kurma anlamında ciddi panikledi ve hatalar yaptı. Defansın göbeğinde korkulan ikiliden özellikle Önder felaket top kayıpları ile Volkan'a çok zor anlar yaşattı.


Golü bulan takımın üzerine öyle bir ölü toprağı serpildi ki ancak devre arası kendimize gelebilirdik. Nitekim 26. dakikada Salihovic'in golü geldikten sonra devre olsa da yeni bir motivasyonla oyuna tekrar başlasak dedik. Ama ilk 45 dakikada bugüne kadar her zaman arkasında durduğum Fatih Terim golün ardından öyle birşey yaptı ki affedilir gibi değil. Zaten maçın başlarında kendisine ayrılan bölgeyi teketmmesi konusunda uyarılan teknik adam gol öncesi çalınan faul düdüğüne öyle şiddetli bir reaksiyon gösterdi ki maçın Portekizli hakemi Benquerenca Terim'e tribünleri gösteriverdi. Milli Takımı en ciddi sınavında savaş alanında yalnız bırakmak hiç yakışmadı Terim'e. Benim için bu olay İsviçre maçından sonraki ikinci büyük vukuatıdır.


Yine de ikinci yarıda tutmayan oyun planını değiştirmek ve risk almak konusunda doğru hamleler yaptı. Oyundan bir önceki Estonya maçında sakatlıktan yeni dönen ve büyük efor sarfeden Hamit'i ve defansta dökülen Önder'i dışarı alarak yerlerine takıma sol tarafta İsmail'i forveti de ikileyerek Sercan'ı monte etti. İkinci yarının ilk bölümünde bu değişiklikler sonucunda da müthiş bir baskı kurabildik. Ancak o kadar ciddi bir efor sarfedildi ki rakibin becerikli ayakları dönen toplarda Misimovic ve Salihovic'in akılcı pasları ile Dzeko ve Ibicevic'in ayağından ciddi pozisyonlara girdiler. İkinci yarının geneline bakarsak aslında top bir o kalede bir kalede diyebileceğimiz bir maç izledik. Kalecilerin performansı mükemmeldi. Maçın sonuna doğru artık birara Arda öyle bir oyun ortaya koymaya bşladı ki sahada Messi var zannettim. Nitekim onun geliştirdiği bir pozisyonda direkten dönen topta aslında şansımızın bu sefer dönmeyeceğinin habercisiydi.

Olmadı, olması için ikinci yarıda herşeyi yapan bir takımımız vardı. Ama her zaman döndüremiyorsunuz maçı. Bu akşam Milli Takım yenik de ayrılabilirdi maçtan, galip de. Sistemli bir kör döğüş futbolumuz var her ne kadar sistemsizlikle suçlayanlar olsa da. Ama bu oyun zaman zaman kontrollü bir oyun tarzına dönebilmeyi de gerektiriyor. İşte biz takım olarak bunu beceremiyoruz.



Maçtan önce yenilmeyi de öğrenmemiz gerekir diye yazmıştım. Şimdi G.Afrika yolunda yenilgiyi sindirmemiz gerekiyor. Şu gerçek ki biz Bosna Hersek maçıyla değil evimizdeki Belçika ve deplasmandaki Estonya maçları ile kaçırdık treni. Çok küçük de olsa kalan şansımızı değerlendirebilir miyiz zannetmiyorum ama en azından bizim yerimize Bosna'nın gidebilme ihtimali teselli olur biraz.

Bosna 4-5 sene öncesinden yeni bir futbolcu kuşağının geldiğinin sinyallerini vermişti. O kuşak bugün Dünya Kupası yolunda G.Afrika biletini aldı. İkinciler arasında oynanacak eleme maçında cebinden bu bileti düşürmezse G.Afrika'da onları destekleyeceğim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder