24 Ekim 2009 Cumartesi

Fabio ve Futbol Üzerine


Fabio Capello'nun en önemli özelliğidir gittiği her takımda başarılı olmak. Size her zaman iyi futbol vaad etmez ama taktik zekası üst düzeydedir. Ve bu yüzdendir ki belirli bir sistem adamı olmamış, takımdaki oyuncu yapısına göre oyun düzenini belirlemiştir hep.

Başarısının sırrını açıklarken devre aralarında futbolcularına üzerilerindeki zihinsel ve fiziksel yorgunluğu atabilmeleri için beş dakika boyunca konuşmamalarını ve kendilerini dinlemelerini istediğini söylemişti bir zaman önce.

Capello'nun bir başka sırrı da hemen hemen her spordan feyz alabilmesi ve bunu futbola uyarlaması. Tüm sporların içinde barındırdığı psikolojik unsurları bilmek gerektiğini düşünüyor Capello. Bunun kendi teknik adamlık tarzına olumlu yansımaları olduğuna inanıyor. Sonuçta tüm sporların içerisinde barındırdığı düşünce yapısı farklı. Ama hepsi de birbiri ile etkileşim içerisinde. Mesela rugby ya da buz hokeyi savaşmayı, voleybol dengeyi, beyzbol konsantrasyonu daha ön plana çıkaran sporlar. Bir teknik adamın her spor dalındaki öne çıkan unsurları sentezlemesi gerekiyor ona göre.

Bu yaklaşımın son derece doğru olduğuna inanıyorum. Biz futbol yazan insanlar da bu durumu teyit ediyoruz aslında yazılarımızda. Çok atletik ya da rugby takımı gibi güçlü bir takım diyoruz, futbolu bir santranç maçına benzetiyoruz özellikle teknik adam yorumlarımızda. Öyle anlar oluyor ki 90 dakika dayak yiyen takım bir kontra yumruk çıkartarak maçı alıyor bokstaki gibi. Bazen müsabaka güreşe dönüyor, nasıl ki zevksiz bir güreş maçı bitmek bilmez 90 dakikada 90 gün geliyor.

Tüm bu benzerlikler içerisindeki fiziksel, taktiksel ve psikolojik faktörleri ile futbolu besleyebiliyor. Futbolun bu kadar güzel olmasının nedeni belki de en çok spor dalından beslenen bir etkinlik olmasında yatıyor. Tabi bu sadece bir yönü futbolu çekici kılan. Geniş kitleler tarafından benimsenmesinin ekonomik, psikolojik hatta devlet politikasının bile etkin olduğunu ve daha birçok faktör sayabileceğimizi unutmadan yapıyorum bu yorumu. Futbol öyle bir spor haline geldi ki ceza sahası içerisine gönderilen her ölü topta basketboldaki bir pota altı mücadelesi yaşıyoruz.

İşte tüm bu beslenme teknik adamlara da aslında birer spor adamı olma vizyonu yüklüyor. Bir spor dalı bu kadar beslenirken teknik adamın beslenmemesi kabul edilemez. Bir önceki yazımda Luis Van Gaal'i ele almıştım Luis Van Terim başlığı altında. Kendini Tanrı gibi görmekten bahsetmiş ve onun kendi sistemine hayranlığını Terim'e yapılan eleştiriler üzerinden ele alarak kendi kritiğimi yapmıştım. "Ders almam, ders veririm" de bu tutumun bir yansıması. Ancak Terim'in ders almam ders veririm söyleminde ben her zaman ağırlıklı olarak Türk medyasına karşı konulmuş bir kalkan niteliği taşıdığına inandım. Terim Capello gibi kendini sürekli geliştiren bir teknik adam olamadı bunu da kabul ederek söylemini Luis Van Gaal'in ki kadar sığ bulmuyorum.

Capello'ya dönecek olursak: Makbul teknik adamdır benim için. Türk futbolsever sevmez meşhur Roma-Galatasaray maçlarındaki Eser hocanın saçını çekmesi ve ortalığı alevlendirmesi nedeniyle. Çirkef bir tarafı vardır ama konu teknik adamlık ise bu kadar beslenen, sisteme değil, oyuncu yapısına göre düzenini kuran bir teknik adam işini çok iyi yapıyor demektir benim için.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder