
31 Ekim 2009 Cumartesi
Dünya Kupası'nın İlk Maçı: FIFA Maradona'ya Karşı

In Haldun We Don't Trust

Ama bunlardan çok Haldun Üstünel'in konunun özünden tamamen saparak elma ile armut karşılaştırmasına gitmesi dikkatimi çekti. İnsanları gözünün içine baka baka yanıltmak olmaz. Haldun Üstünel basının son 10 yılda Fenerbahçe'nin Şükrü Saraçoğlu'ndaki üstünlüğünü gereksiz yere abarttığını ve tek taraflı psikolojik baskı oluşturduğunu falan söyleyip ardından biz de son 9 senede sadece iki kez kendi sahamızda Fenerbahçe'ye boyun eğdik diyor? Benim de aklıma tüm Galatasaraylılar ve Fenerbahçeliler adında şu sorular geliyor:
- Neden son 10 yıl ile dokuz yılı karşılaştırıyorsun Sayın Haldun Üstünel?
Çünkü 10 yılı baz alırsa yenilgi sayısı üçe çıkacak da ondan. İyi de 10 yıl ile 10 yıl karşılaştırılır, bu dediğin elma ile armuttan öteye geçmez.
- Serinin anlamını biliyor musun Sayın Haldun Üstünel?
Ben söyleyeyim, öncelikle Fransızca kökenli bir kelimedir. Türk dil Kurumu Herhangi bakımdan bir bütün oluşturan şeylerin tümü, dizi olarak tanımlar sözcüğü. Burada basının konu ettiği de 10 yıllık zincirin kırılamadığı gerçeğidir.
- Bu süreçte Galatasaray kendi evindeki kaç lig maçını kazanmıştır?
Dört.
Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan maçlarda rakibinin üstünlüğünü görmemek, tıpkı Aziz Yıldırım'ın tesadüfi kazanılan UEFA Kupası açıklamasında dört yıl boyunca verilmiş emeği hiçe saymak kadar abesle iştigaldir.
Haldun Üstünel Galatasaray için bir şanstır. Yaptığı işler nedeniyle Galatasaray taraftarları ona karşı müthiş güven duymaktadır. Ama son yaptığı açıklama Ali Şen döneminden kalma ve gereksiz bir beyanattan öte gidemez benim gözümde.
Modern yöneticilik anlayışının son temsilcisinden klasik yönetici profiline uyan açıklamalar gelmesini pek de hoş göremiyorum. Açıklamasında ele alınabilecek birçok garip nokta var ama en çok dikkatimi çeken subjektivitenin en çarpıcı olduğu bu bölüm oldu.
30 Ekim 2009 Cuma
Salla Salla

Futbol maçı oynanırken çıplak bir vatandaşın sahaya dalması artık çok şaşırtıcı gelmiyor. Hibernian antremanında ise kameralara takım oyuncularından Graham Stack böyle yansıyor. Ulusal bir kanalda bir röportaj esnasında kalça şov...
Bosna Hersekli oyuncuların motivasyonu ile ilgili dudak dudağa öpüşmeleri üzerine Türk futbolculara bu konuda ne düşündüklerini sormuştu medyamız. Şimdi onları yine göreve çağırıyorum. Sormalarını beklediğim soru şu: Antreman esnasında bir ulusal kanal yayında iken kameralara kıçınızı sallar mısınız?
Bulutların Üzerinde

Futbol topuna ayağı değmiş herkesin unutumadığı bir anısı vardır. Benimkisi kolej yıllarında orta üçüncü sınıfta o yıl yeni kurulmuş lise bölümünün birinci sınıflar arasındaki şampiyonunu orta okul bölümünün şampiyonu olarak çıkıp devirdiğimiz maçtır.
Alcorconlu futbolcuların başarısının yanında oldukça mütevazi bir hatıra tabi bu. İlk yarıyı 3-0 önde kapatıp dört golle geçtikleri Los Galacticos 2 maçı sonrası ağızlarından dökülen kelimelerde haklı gururun yanısıra şaşkınlıkları da fazlasıyla belli oluyor.
"İlk yarı spektakülerdi, hatta neyi başarabildiğimize biz de inanamadık. Şimdi bulutların üzerindeyiz. Sonuçta bu futbol ve Bernabeu'daki rövanş maçında Real Madrid hala favori" sözleri dökülüyor Borja'nın ağzından.
Madrid'in 13 km kuzeybatısındaki 170.000 nüfuslu bu küçük göçmen şehrin insanları ancak Pendik'e, Erzurum'a, Çanakkale'ye gidip Türkiye Kupası'nda büyükleri eledikleri günü sorduğunuzda anlayabilirsiniz herhalde.
Ve futbolun içerisindeki sihri...
Abidal'in Maharetli Elleri
Futbolda Dünden Bugüne

Hep şanslı bir kuşak olduğumu düşünürüm. 60'lık plaklardan şarkı dinlemişliğim yoktur ama kalem ile çokça kaset sarmışımdır, en çok da Barış Manço'nun sarı etiketli ve teybin mikrofonu ile bir yerlerden kaydedilmiş hafif cazırtılı kasedini.
İlk futbol maçını siyay beyaz ekranda izleme şerefine erişenlerdenim. Schaub Lorenz marka TV'lerde kanal ayarlamaya çalışıp Tv kutusuna iki şaplak indirilen günleri de görenlerdenim. Şimdi full Hd olmayınca burun kıvırıyoruz. Yarın IPTV'nin eli kulağında.
Siyah beyaz ekranda piero yokken çubuklu formayla karşısındaki parçalı futbolcuların arasından ofsayt olup olmadığını pek ayıramazdık. Sonra sanırım 2-2 biten ve topun çizgiyi geçip geçmediği uzunca bir süre tartışılan Ahmet Çakar'ın yönettiği Beşiktaş-Fenerbahçe maçının oynandığı yıllarda girdi piero hayatımıza, biz de top çizgiyi geçmiş mi öğrendik.
Bolca radyodan maç dinlemişliğimde vardır, İlker Yasin'in bozulmamış amatör ruhla anlattığı maçlar, Levent Özdilek'in şimdilerde çok güldüğümüz maç oynanırken TRT forsuyla sahanın içerisinde dalıp sakat futbolcularla röportaj yapışına canlı şahitlik ettiğimiz günler.
Dedim ya garip yıllarda sevdi futbolu bizim kuşak, şimdi ile dün arasında belki de o yüzden en iyi karşılaştırmayı yapabilecek deneyimlerimiz oldu.
Garip yıllardı, Maradona'nın plakları aldı götürdü beni.
Kurtaramazsan Kurtarırlar Canım
Yakala Yakalayabilirsen
Pellegrini'nin Yerine Benitez

Teknik adam istenmediği için mi takım dört yemiştir yoksa basiretsiziliğinden mi bilinmez. Ama İspanya'da bugünlerde başı bir hayli sıkışık olan bir başka teknik adamın, Rafael Benitez'in ismi sıkça yazılıp çiziliyor Real Madrid ile.
Sonuçta Marca'yı takip etmek lazım bu konuda ama Pellegrini'nin artık bu takımın başında olamayacağını %100 eminim. Sezon başında da yazdığımız gibi Pellegrini'nin bu toplulukla uyum sağlaması biraz zor görünüyordu.
28 Ekim 2009 Çarşamba
Rijkaard'ı Eleştirmek

Rijkaard ile Galatasaray bu sezon başarılı olamayabilir ancak Rijkaard için esas sınav önümüzdeki yıl olacaktır. Şu anki oyun için biraz ağır kaçacak olsa da dilimin ucuna gelen oyun düzeni total futbol değil topal futboldur.
Sezonun başından bugüne yediğinden fazlasını atmaya çalışan bir takım vardır sahada ve Türkiye içerisinde lokal başarıyı sağlayabilir bu oyun. Yuarıda bahsettiğimiz olası başarısızlığın tersine başarıda da Rijkaard'ın futbol anlayışının izlerinden çok bu gerçeklikle yüzleşmemiz gerekir.
Ve eğer Rijkaard gerçekten total futbolu oynatacaksa bunun için de önümüzdeki yaz döneminde istediği transferleri yapıp gelecek seneyi beklemek gerekir.
Korkak Taraftarın Abdul Kader Keita Suikasti

Keita'nın hikayesi ise biraz farklı, hedef Keita mı yan hakem mi tartışmaları oturdu gündeme. Atan Fenerbahçe taraftarı mıydı yoksa fotografta gösterildiği gibi Galatasaray taraftarı mı? Ne farkeder ki, bugün o su bardağını atan korkak adam elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Yarın diğerleri de atacaklar ve yine ellerini kollarını sallayarak dolaşacaklar.
Kendisini binlerce taraftarın arasında kamufle ederek hiçbir şeyin farkında olmayan bir oyuncuyu ya da hakemi hedef alarak zarar verici bir madde fırlatmak korkaklıktan başka birşey olamaz.
Tek başına iken bir hiç olup on kişi bir araya geldi mi kaplan kesilen (aslan demeyeceğim çünkü küçük beyinler bunu da yanlış yorumlarlar) bu garip zihniyet ister Fenerbahçeli olsun ister Galatasaraylı camialar için utanç kaynağından öteye gidemezler.
Jesse James'i unutturmayan Amerika'nın Robin Hood'u imajıdır, Keita'yı unutturmayacak olan ise kafasına yediği bardağı 70 milyonun gözüne sokuşu olacak. Korkak taraftarları kim hatırlayacak? Kimse...
Cumhuriyet ile Gelen Gol

Fotograf Zeki Rıza Sporel'in Cumhuriyet tarihinin Milli Takımlar düzeyinde yapılmış ilk maçında Romanya'ya attığı gole ait. 26 Ekim 1923'te oynanan müsabaka Cumhuriyet'in ilanından 3 gün öncesi olmasına rağmen ilk milli maçımız kabul edilir.
Dönemin şartlarında antrenör bulunamadığı için sahaya Sami Yen Bey'in yönetiminde çıkmıştık. O gün sahaya antrenörsüz çıkan (şu anda da antrenörsüz gerçi) Milli Takımımız Taksim Stadyumu'nda Romanya ile 2-2 berabere kalmıştı. Takımımızın kadrosu şöyleydi: Nedim Kaleci (Altınordu), Hasan Kamil Sporel (Fenerbahçe), Cafer Çağatay (Fenerbahçe), İsmet Uluğ (Fenerbahçe), Nihat Bekdik (Galatasaray), Baron Feyzi (Altınordu), Emin (Altınordu), Alâeddin Baydar (Fenerbahçe), Zeki Rıza Sporel (Fenerbahçe), Sabih Arca (Fenerbahçe), Bedri Gürsoy (Fenerbahçe)
Üzerinden tam 86 yıl geçti. Yarın Cumhuriyet Bayramını kutlayacağız. O gün o sahada görev alanların anısına yarınlarda bu golü ve Cumhuriyet'i nasıl kurduğumuzu hiç unutmamak adına herkesin Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyorum.
27 Ekim 2009 Salı
Tükürmek Yasak

Millwall'lu Galatasaraylılar

Fotograf Sami Yen'den değil. Zaten tiplerinde klasik Türk tipi ile hiç alakası yok. Millwall'un evinde Leeds United'ı 2-1 yendiği maçta bir taraftar 2000 yılındaki Galatasaray-Leeds eşleşmesinde yaşanan ve iki Leeds taraftarının ölümüyle sonuçlanan olaylara gönderme yaparak rakibini tahrik etmeye çalışıyor olsa gerek. Başka bir anlamı yok çünkü. Adam Galatasaray sempatizanı değilse ki Türk olmadığı çok aşikar başka bir anlamı yok.
Nike vs. Adidas: Futbolda Marka Savaşları

Dünya futbolu aslında sportif bir mücadeleden markalar arası savaşa yıllar önce döndü. Kuşkusuz bu savaşın bayraktarlığını yapan iki marka spora en yakın olan Nike ve Adidas.
İki firmanın sponsor olduğu oyuncuların listesine Adidas ve Nike linklerinden wikipedia'dan ulaşabilirsiniz. İki markanın başını Nike için Cristiano Ronaldo ve Ibrahimovic, Adidas için Messi ve Kaka çekiyor.
Marka savaşları öyle bir hale geldi ki 98 Dünya Kupası'nda sara krizi geçirdiği ileri sürülen Ronaldo Milli Takı sponsoru Nike'ın baskısıyla zorla final maçına çıkarıldı. Sponsorların bu kadar etkin olduğu bir dönemde artık takıma sponsor olmak birşey ifade etmiyor. Çünkü rakip o takımdaki bir futbolcuya sponsor ise basın önünde futbolcunun arkasında fonda kendi logonuz kaybolurken rakip markanın ismi ve logosu tişörtünün önünde kocaman ekranı kaplayabiliyor.
Sonuçta marka savaşları futbolu bu kadar üst düzeye getiren ancak marka savaşları artık fakirin eğlence kaynağı olan futbolu onların elinden alan ve zenginlerin, elitlerin sporu haline getiren en önemli unsurlardan biri.
Futbolun zenginlerin sporu haline dönüşümünü önümüzdeki günlerde yazacağım, şimdilik bu konuda en büyük etkenlerden biri olan Nike ve Adidas'ın adını anıyorum sadece.
Marka savaşları biz futbol aşıklarını tribünlerden uzaklaştıran, firmaların futbolu keşfetmesiyle onu ulaşılmaz kılmaya başlayan en önemli etken oldular. Ortalama bir Türk vatandaşının Şampiyonlar Ligi, Premier Lig, TSL hatta Bank Asya dahil birçok futbol maçını izleyemediğinin farkında mısınız?
Milanlı Oyuncular A7'lerine Kavuştu
Etrafı Kolla Oğlum Ben Açacağım Kilidi
Keita'nın Ardından

Kazım'a Ne Lazım

25 Ekim 2009 Pazar
Bir Derbi Klasiği

Yukarıdaki görüntü maç öncesinden, normalde maç içi ya da sonrası olmasını beklersiniz ama değil. Sinir harbi ısınırken başladı her iki takım içinde.
Bu sinir harbini her zaman rakibinden daha sakin olmasını bilen Fenerbahçe kazandı. Maç öncesi Galatasaray'ın defasın göbeğinde oynayan ikilisinden bahsetmiştik. Yumuşak karnından vuruldu Galatasaray. Fenerbahçe galibiyete yetecek pozisyonu buldu. Öyle dalga dalga gelmedi ama göbe kesilen yan toplarda, yapılan driblinglerde golü atacağını hissettirdi. Galatasaray ise hücum hattında her varyasyonu denemesine rağmen kısır bir görüntüdeydi. Yere göğe sığdıramadığımız forvet hattı karşısında Volkan'ın çıkardığı top yok.
Fenerbahçe maçı kazanmasına rağmen 30 ila 40. dakikalar ve Keita kırmızı kart gördükten sonra yine oyunu rölanti alma hastalığına yakalandı. Ama rölantiye alacağım derken oyunun bütün insiyatifini rakibine verdiği için kaza golü yeme ihtimali de vardı. Pozisyon vermedi ama insiyatifi bu kadar verdiğinde oyunun kontrolü her an kaçabilir.
Sakin olan kazandı dedik, Keita'nın önceki vukuatlarını biliyorduk ama o dün gece bu yüzünü Fenerbahçe sendromu yüzünden çıkarmış olamaz herhalde. Yoksa gelen herkes mi bu sendroma giriyor?
Iker
Fenerbahçe mi Galatasaray mı?

24 Ekim 2009 Cumartesi
Fabio ve Futbol Üzerine

Luis Van Terim

Politikadan Kuma Atladı
23 Ekim 2009 Cuma
Barca Olmadı Arsenal

"En güzel futbol burada değil Barcelona'da oynanıyor. Ama onlarda sonra muhtemelen biz de. Barcelona'ya tarnsferim yattığında elbette hayal kırıklığına uğramıştım. Ama sonra bu gerçeği kabul ettim. Bu benim kaderimdi. Sonrasında da Arsenal'in yolunu tuttum. Bence kulübüm modern futbolda en eğlenceli oyunu oynayan ikinci takım. Geldiğime değdi".
Arshavin'in günümüz futbolu ve Arsenal üzerine sözleri
22 Ekim 2009 Perşembe
Hocamızın Arkasındayız

Kötü sonuçlara rağmen hocamızın arkasındayız sözü ligimizde başkanların ağzından hiç eksik olmaz. Bir benzer açıklama George Gillett ve Liverpool yönetiminden geldi.
Rafa'nın kontratını daha yeni uzatmış olduklarını, ona güvenlerinin tam olduğunu söyledi Georger Gillett. Tüm taraftarlar gibi Rafa'nın da hayal kırıklığı yaşadığını ancak Liverpool'da işinin garantide olduğunu sözlerine ekledi.
Rafa'ya bir tavsiye: Hiç kimseye arkanı dönme. Bu açıklamanın ne anlama geldiği ile ilgili Türk meslekdaşlarına danış. Herkes Türk futbolundaki yönetiiler gibi değil tabi ama sen yine de Türk teknik adamların sözlerini de bir kenara yaz. Gün olur lazım olur.
Düşler Sahnesinde Yola Devam

Tilev Emre
Tehlikenin Farkında mısınız: Dijital Platform Savaşları


Garip Bir Şampiyonlar Ligi Haftası

Çarşamba gecesi ile ilgili en büyük bomba Milan'ın dirilişi olsa gerek. Madrid ekibini 3-2 ile deplasmanda geçmeleri hala yaşamsal belirtiler olduğunu gösteriyor. Hem Barca hem de Real Madrid'in kendi sahalarında yenilmeleri pek çok takımın iştahını kabartmıştır.
Beşiktaş beklenilmeyeni gerçekleştirdi. Herkes Wolfsburg'un farklı kazanmasını beklerken bir puanla dönüyorlar. Bir sıfırdan iyidir.
Peki bu sene sürpriz bir final izleyebilir miyiz? Mesela Porto, Bordeaux, Lyon, Sevilla ya da İtalyan takımlarından herhangi ikisi finale ulaşabilirler mi? Neden olmasın...
21 Ekim 2009 Çarşamba
Örnek Hakem
Her hakem sahada plaj topuna, balona falan izin vermiyor tabi. İşte yılın hakemi. Sanki gole gidiyormuş izlenimi verse de plaj topunu dışarı çıkaracağını ummak istiyorum. Bu durumun akıbeti ne oldu bilen varsa tez elden yorum yazsın:-) Zira gole gitmek gibi bir amacı varsa başlığı hemen Ördek Hakem diye değiştireceğim.
Yolcudur Abbas
Dualarla mı Kazandılar?

Beşiktaş kulübünün yöneticilerinden Levent Erdoğan geçtiğimiz yıl taraftarların dualarıyla şampiyon olduk diye bir açıklama yapmıştı.
Benzer bir açıklama Rubin Kazan yönetiminden gelir mi acaba? Maçı teknik direktörümüzün dualarıyla kazandık diye...Öyle sanıyorum teknik direktör Kurban Berdyev son bir yıla damga vuran bir takımı devirmenin huzuruyla ya çok güzel bir uyku çekti ya da gözüne hiç uyku girmedi dün gece.
Yine de Rubin Kazan'ın şanslı olduğunu belirtmek gerekir. 90 dakika içerisinde 3 şutları var ve ikisini gol yaparak %66 gibi mükemmel bir yüzde yakaladılar. Maç boyu topa sahip olabildikleri oran sadece %31. Ve kendi kalelerinde tam 22 şut gördüler.
Akıllara Barca'nın yıkılması ile hemen şu soru geldi tabi: Bu sezon geçen yıla göre onlar için farklı olabilir mi? Çünkü biz onları için aşağıdaki gibi perişan görmedik.
Kuşkusuz geneç sezon ki başarıyı tekrarlamaları zor, ama Levent Erdoğan'ın Beşiktaş için bir sezon gösterilen performansı sadece dualara bağlaması ne kadar abesle iştigalse dün akşamki skoru da genele yaymak aynı şey olur. Rubin biraz da dualarla kazandı gibi gözüküyor.


20 Ekim 2009 Salı
Geceye Damgasını Vuran Türk

Rubin Kazan ilk maçta son dakikalarda Dinamo Kiev'e boyun eğmiş, ikinci maçta ise Inter ile 1-1 berabere kalırken Morinho bu skora dua etmişti. İlk iki maçta şanssızdılar ama bu sonuçla grupta yeniden iddalı duruma gelecekler. Şans bu kez Rubin'in kapısını çaldı.
Inter de kendi evinde Dinamo Kiev ile 2-2 berabere kalınca bu grupta işler iyice karışmış oldu.
Geceden iki çarpıcı sonuç daha var. Unirea Glaskow Rangers'ı gömdü adeta ve 4-1'lik deplasman galibiyetine imza attı. Benitez fena sallanıyor, kendi sahalarında Lyon'a 2-1 kaybettiler. Sevilla da artık grubun kapısını deplasmanda aldığı 3-1'lik Stutgart galibiyeti ile ardına kadar araladı. Diğer sonuçlar şöyle:
Debrecen 3 - Fiorentina 4
Serie A'da Yılın Pankartları
"Şükürler olsun, sarhoşuz". Eleonora Ingrassia isimli Torino taraftarı takımının küme düşmesi sonucu astığı bu pankartla yılın en iyi pankartı ödülünü kazandı.
Sezonun diğer ödül alan pankartları şöyle:
"Babişko bana Adebayor'u al" İmza: Noemi. Taraftar son dönemdeki zayıf transfer politikası karşısında Berlusconi'nin genç sevgilisinin ağzından talebini dile getiriyor.
"Morinho İtalyanca'yı bayağı konuştuğu için öğrenebildi". Morinho'nun sivri diline küçük bir dokundurma.
"Cassano için 700 kadın ama onun beyni bakir ve el değmemiş". Cassano'nun 700 kadınla olduğunu söylemesine atıfta bulunarak zekasına dokunduruyorlar.
Turkcell SüperLig'de uzun zamandır Çarşı dışında ki onlarda genelde karşı olma üzerine kurgular yaratıyorlar, böyle ince dokundurmalar göremiyoruz. Benim en son hatırladığım Mesut Yılmaz'a yazılan "Sandıkta görüşürüz" ve Beşiktaş taraftarlarının Ortega için yazıp Fenerbahçe taraftarlarını kandırarak açtırdıkları İspanyolca "korkak tavuk" pankartlarıydı.
Haftanın Golü #6
Genoa vs Inter 0-3 GOAL DI STANKOVIC DAL CENTROCAMPO17/10/09
Yükleyen chiaralsb7. - More professional, college and classic sports videos.
Sakar Kaleci Alves
Kardeş Blogdan Serie A Yorumu

Korkuluk

Rivayet odur ki Arsenal'in antremanlarına kargalar dadanmış. Wenger de çözümü her futbolcusunu bir saat korkuluk olarak sahanın ortasına dikmekte bulmuş. Arsenal'deki alışkanlıkları fotografta görüldüğü gibi Rus Milli Takımı'nda da devam ediyor Arshavin'in.
Not: Uykusuzluk, dikkatsizlik ne derseniz deyin Arsenal antremanı diye girmiştim postu. Ama bir arkadaşımız düzeltti bana gönderdi yorumla. Yanlışlık için kusura bakmayın. Dün post bile giremeyecek kadar yoğundum. Bugün gözümü açtı yazı yazmaya başladım. Ama yorgun kafayla böyle bir hata yapmışım. Affola:-(
İş İlanı: Denizlispor Teknik Dalkavuk Arıyor
