19 Mart 2010 Cuma

Hırsızın Hiç mi Suçu Yok

Futbol Federasyonu'nun İstanbul B.Ş.B - Diyarbakırspor maçını 87. dakikasında 1-0 iken yarıda kaldığı an itibariyle tescil etmesi "ne şiş yansın ne kebap" olayından başka birşey değil aslında. Burada alınan kararda en önemli faktörlerden biri de İstanbul Valisi'nin açıklamaları ile gözlemci ve emniyetin verdiği raporlar.

Dün akşam İstabul Valisi Muammer Güler'in maçtan hemen sonra Telegol programına bağlanıp yaptığı açıklamayı dinleme imkanı buldum. Kendisinin açıklaması sahaya kendini bilmez iki-üç kişinin girdiği yönündeydi. Herhalde 70 milyon insan sayı saymasını bilmiyor olsa gerek. Sahaya giren seyircilerden futbolcu ve hakem triosunun nasıl kaçtığını da kimse görmemiş olacak.

Valinin açıklamasında daha vahim olan bir mülki amir olarak hakem Hüseyin Göçek'in sahaya takımların dönmemesi konusunda  verdiği kararı yersiz ve bir takım çıkar çevrelerinin ekmeğine yağ sürer nitelikte olduğunu söylemesiydi. Bu da şu demek: Vurun Hüseyin Göçek'e, olanların suçlusu Hüseyin Göçek'tir, hırsızın da hiç kabahati yoktur.

Şimdi mülki amir tanımına bir bakalım: Görev bölgesi sınırları dahilinde devlet ve hükümet fonksiyonlarını aynı anda uhdesinde yani sorumluluğunda bulunduran kişi. Hakem tanımını yaparken de bir karşılaşmayı, bir oyunu, belli bir kurallar bütününe uygun olarak, gerektiğinde kuralları da yorumlayarak yöneten kişi demek mümkün.

Bu durumda Futbol Federasyonu diyor ki hakem bu yorumu yapmaya haiz değildir ki bu gibi durumlarda mülki amir devreye girer ve kararını verir. Üstüne üstlük bu maça diğer maçların 3-4 katı emniyet görevlisi atandığı halde bu olaylar patlak vermişken ve sahadaki futbolcu ve hakemler için bir tehdit unsuru oluşmuşken Vali bu olayları kendini bilmez 2-3 kişinin yaptığı bir olay olarak değerlendirirken. Hatta Futbol Federasyonu'nun bu maça atadığı en yetkili ismin yani hakemin kararını bazı çıkar çevrelerine hizmet eden yanlış bir karar olarak değerlendirirken bunu söylüyor.

Futbol Federasyonu basın açıklamasında herkesin bu konuda yorum yaptığını ve tüm bu yorumları dinleyerek en sağduyulu kararı almaya çalıştıklarını belirtiyor.

Bugün 19 Mart Cuma... Kimse bu tarihten sonra futbola siyaset karışmasın demesin. Diyen olursa 19 Mart Cuma günü neredeydin derler adama. Kimse bundan sonra hakemleri eleştirmesin. Mülki Amir var, gerekirse müdahale edebilmeli ve hakemin kararını değiştirebilmelidir. Bu yetki Futbol Federasyonu'nca bizzat kendisine verilmiştir.

Hakem penaltı mı verdi, mülki amir bu kararın belirli çıkar çevrelerine hizmet eden bir karar olarak nitelendirebilir. Kırmızı kart mı çıkardı, mülki amir hakem belirli çıkar çevrelerini tahrik ederek onlara hizmet ediyor diyebilir.

Mülki Amir'in tanımı:  Görev bölgesi sınırları dahilinde devlet ve hükümet fonksiyonlarını aynı anda uhdesinde yani sorumluluğunda bulunduran kişi. O zaman mülki amir bu sorumluluğunu yerine getirmek için bizzat 90 dakikanın herhangi bir anında maça müdahil de olabilir.

Senaryoyu şöyle oluşturalım: Barcelona İstanbul'a Diyarbakırspor ile maç yapmaya gelsin ve maçın herhangi bir anında Diyarbakırlı seyirciler sahaya dalsınlar. Hakemle birlikte Messi, Xavi falan topukları kıçlarına vura vura kaçsınlar. Hakem de maçın geri kalan kısmının oynanmamasına ve gerekli güvenliğin sağlanamadığına kanaat getirsin.

UEFA ne der? Bunu okuyucu yorumuna bırakıyorum.

Peki mülki amir aynı sözleri söyler mi? Sıkıysa maçın hakemi bazı çıkar çevrelerinin ekmeğine yağ sürüyor, UEFA eyyam yapıyor, bu maç oynanmalıydı desin.

Yazık...

2 yorum:

  1. şimdi olay şöle oluyor efennim.öncelikle eline bileğine sağlık.sonra ise malum bizdeki hepimiz kardeşiz anlayışı.mantıklı olarak zimbabwe de bile bu maç 3-0 bitti sayılır ve diyarb. lig düşer.ama malum ülke türkiye.aslında şunada değinmenizi isterdim MASUM DİYARBAKIR HALKINA LAFIMIZ YOK.ben bu lafı anlamıyorum işte.şimdi kurunun yanında yaş da yanar derler ya burda tam tersi bi kural işleniyo yaş ın yanında kuru yanmıyo.yahu masum varsa masum olmayanda var.pire giren yorganı yakarsın.yorganda pire arayamazsın ki

    YanıtlaSil
  2. Türkçe konuşmasını bile beceremeyen, görev süresi boyunca her 1 mayıs'ı eline yüzüne bulaştıran kişiden ne beklenir ki zaten?

    YanıtlaSil