13 Nisan 2009 Pazartesi

İnce Kırmızı Hat



İnce Kırmızı Hat Terrence Mallick'in yönettiği filmler arasında sinema şaheserleri arasında yerini almıştır. Öykü, savaşın ötesinde, hayatta kalmaya çalışan, korkunç stres altındaki insanların aralarında gelişen güçlü bağların arasında dolaşır.

Dün de 90 dakika boyunca maçtan öte oyuncuların üzerine yüklenen stresin takım olma ruhunu güçlendirirken ligde hayatta kalma mücadelesinin nelere sebep olduğunu izledik. Bu baskı gözönüne alındığında hiç de kolay geçmeyeceği belliydi Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin. Kuşkusuz her iki takımda maça 3 puan almak için çıktılar ama birer puanla ayrılacakları iyice belli olunca sigortalar attı.

4-4-2 dizilişinde her bölgede karşılıklı bir mücadele ile geçti 90 dakika. Oyunun özellikle ilk yarım saatinde Galatasaray rakip sahada yaptığı presle oldukça etkili oldu. Ama bu etkinliği pozisyona dönüştürdüğü söylenemez. Fenerbahçe ise orta alanın ortasında oynayan Emre ve Selçuk'un geri dörtlünün arasına iyice gömülmesi ile hücuma çıkmakta ciddi sorunlar yaşadı bu bölümde.



Galatasaray'ın temposu azaldıkça, Emre de defansından dönen topları toplayıp birkaç kez oyuna iyi servisler gerçekleştirince Fenerbahçe de oyundaki dengeyi kurma fırsatını buldu. Ama bundan önceki maçlardaki en büyük silahı sağ ve sol savunma oyuncularının hücuma katılımı gerek rakibin baskısı gerekse Gökhan Gönül'ün maçın hemen başında sakatlanması sonucu sekteye uğradı. Böyle olunca da daha çok Semih'e ve Güiza'ya atılan uzun toplarla fırsat aradı Fenerbahçe. Buna karşılık Galatasaray'ın sağdan Sabri ve Kewell ile soldan ise Arda ile yaptığı tüm girişimler rakip ataklarda kendi ceza sahasına gömülen Fenerbahçe karşısında etkili olmadı.

Ciddi diyebileceğimiz 3-4 pozisyon sayabiliriz, bu anlamda da her iki takımın defansı başarılı bir maç çıkardılar. Ama oyunun gerginliği maç içerisinde hat safhada hissedildi. Galatasaray çok baskılı gözüktüğü dakikalarda dahi baskılı oynamayı telaşla karıştıran ve hiç de sakin bir ruh halinde olmayan bir çizgide idi. Rakibine göre Arogones'in deyimiyle kalbi sıcak ama beyni soğuk oyuna başlayarak daha kontrollü gözüken Fenerbahçe ise dakikalar ilerledikçe konrolünü kaybederek aynı çizgiye geliverdi.



90 dakika boyunca bana göre maçın en iyisi aslında genelde hakem olarak tarzını beğenmediğim Fırat Aydınus'tu. Yükselen tansiyonu oyuncularla devamlı konuşarak düşürmye çalışmasını çok yerinde buldum. Her pozisyonu anlattı, her pozisyonda futbolculara sıcak davranarak olası olayların önüne geçmeye çalıştı. Maç içerisinde tabi ki hatalı kararları oldu ama genel performansı ile bana göre başarılı bir yönetim gösterdi. Yardımcı hakemler için de aynı görüşe sahibim.




Hakem triosunun başarısına rağmen Lugano'nun hareketi ile başlayan olaylar aslında saha içerisinde barut gibi olan futbolcuların arasında sadece kibriti çakmak oldu. Öyle ki Arda ve Semih gibi iki beyefendi oyuncuyu birbirilerinin yakasına yapışmış halde buluverdik. Üstelik maç boyunca her türlü çirkinliği sergileyen Sabri ve Emre de diğer tüm futbolcuları ayırmaya çalışanlar arasında başroldelerdi. Yani neresinden bakarsanız garip bir olaylar silsilesini de maçın son dakikasında yaşattı bu derbi.

Üzerine çok şey yazılıp çizilecek, derbinin kara günü denecek. Ama ben bunlara çok fazla girmeyeceğim, çünkü bu futbolculara bu stresi biz yüklüyoruz. Taraftarıyla, yöneticisiyle, medyasıyla dün kaybedenin ligden düşeceği bir maç atmosferini yarattık. Onlar da ince kırmızı hattın arkasına düşüverdiler ister istemez. Hem de ikisi birden...

Belki ironik ama ezeli rekabet ebedi dostları!!! burada da ayırmadı birbirinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder