31 Mart 2009 Salı

Önce Yenilmeyeceksin, Sonra Amansız Ol İstersen


İstanbul'da İspanya karşısında grup mücadelesindeki en kritik maça çıkacağız. Rakibin son 31 maçta yenilmemiş olması, buna karşılık bizim galibiyete olan ihtiyacımız da eklenince gerek futbolcuların gerek spor basınının gerekse biz taraftarların üzerindeki baskı kendisini ister istemez daha fazla hissettiriyor.

(Matadorlar hazır kıta Türkiye'nin bir boğa gibi saldırmasını bekliyor)

Açık söylemek gerekirse ben de birçokları gibi ilk maçtan daha umutluydum. Zira kendi evimizde ister istemez daha fazla hücuma yönelik oynama isteği yüzünden kendi yarı alanımızda bırakabileceğimiz derin boşluklar bu konudaki endişemi artırıyor. Öte yandan Fatih Terim nasıl bir strateji ile bu maça çıkacak tahmin etmek de güçlük çekiyorum. İlk maçtaki doğru onbir ve saha içi yerleşimi ikinci bir doksan dakikanın getireceği yük ve mutlak 3 puan zarureti nedeniyle değişecek. O zaman ilk maçta neleri yapamadık veya yanlış yaptık bunların üzerinden gidelim. Ve her bir madde için bu maçta neleri yapmalıyızı belirtelim.



İlk maçtaki en büyük sıkıntımız Milli Takım'ın maçın ilerleyen saatlerinde giderek düşen temposu oldu. Bunda ise temel etkeni önceki maç için yaptığım analizimde de olduğu gibi Semih değişikliğine bağlıyorum. http://futbolmanya.blogspot.com/2009/03/satranc-del-bosque-kazand-ispanya-1.html . Herkes Semih varken ikinci yarının ilk on dakikasında da aynı tempo düşüşünden bahsedebilir ama özellikle ikinci yarının ilk on - on beş dakikası berabere giden bir maçta özellikle deplasman takımları açısından hele ki İspanya gibi bir takımla oynuyorsanız kırılma eşiği sayılabilir. Tam da bu kırılma dakikalarında yapılan bir değişiklik sonucu golü akabinde yemiş olmamız düşündürücü. Eğer biraz daha dayanabilsek kontra pozisyonlar yakalayabilirdik ki bunun da sinyallerini pozisyona dönüştüremedik ama birkaç kez verdik. Ben bu maçta daha kapalı oynayan bir İspanya bulacağımızı sanmıyorum, onlar yine kendi oyunlarını oynayacaklar. Öyleyse Semih'in mümkün olan en uzun süre sahada kalmasına ihtiyacımız var.


Sergio Ramos maçın başından sonuna kadar giderek artan bir tempo ile oynadı. Öyle ki maçın son bölümünü tamamen ceza sahamız ve çevresinde geçirdi. Buna karşılık Arda yeterli performansı gösteremedi. Giderek düşen temposu oyundan çıktıktan sonra ortadan kalkan tehdit nedeniyle Sergio Ramos için bulunmaz bir fırsat oldu. Bu kanatta son dönemlerdeki başarılı performansı ve yüksek fizik kondüsyonu nedeniyle Tuncay'ı kullanmak, Arda'yı ise sağ kanatta başlatıp mücadelesini sürdürebildiği müddetçe oyunda tutmak en makul çözüm. Mevcut kadroda Arda ikinci yarıda Sabri ile değişebilir ya da tam tersi bir taktikle Arda hemen ikinci yarının başında oyuna sürülebilir. Böylece daha diri bir Arda'nın etkinliği de artar. Ama bu haliyle bu maçı 90 dakika çıkarması mümkün değil.


(Torres Xabi'ye ne yapması gerektiğini anlatıyor: Abi sen Emre'yi ilerde görünce hemen bana uzunlamasına gönder topu)



90 dakika boyunca Emre ve Aurelio çok fazla defansa gömülü oynadılar. Ancak İstanbul'da bu durum böyle olmayacak. En azında biri ki bu da muhtemelen Emre olacaktır daha fazla ileri çıkacak. Gömülü oynadıkları için o çok korktuğumuz defansın arkasına atılacak toplar konusunda neredeyse hiç sıkıntı yaşamadık. Bu nedenledir ki Xavi'de kendi sağ kanadına yığdı oyunu. Nitekim İspanyollar için asıl maden buradaydı. Bu sefer ileriye çıkacak olan adamımız ister Emre, ister Aurelio olsun dönen toplarda Xavi'yi mutlaka kontrol etmesi gerekiyor. Muhtemelen bu tempoyu Emre kaldıramayacağı ama ileriye dönük oynama özelliklerinden dolayı ikinci değişiklik maç içerisinde onun için gözüküyor. Ayhan ilk onbirde başlayabilir ve Emre ikinci yarıda daha diri olarak sahaya sürülebilir ya da oyunun ilerleyen dakikalarında Emre oyundan alınarak Ayhan sahaya sürülebilir.

Nihat'ın henüz hazır olmadığı görüşü bende de var. Top ayağına geldiğinde rakibi tehdit ediyor ama hala yeterince güçlü değil. İşte tam da bu noktada belki de evimizdeki maça tek forvetle çıkma ihtiyacımız beliriyor. Zaten hücumlarda Arda ve Tuncay gibi kanat oyuncuları ile 4-3-3'e dönebilecek bir yapıya sahipken Nihat'lı bir çift forveti zorlamanın hiç anlamı yok.



Fatih Terim'in Emre Aşık'ta bir problem yaşamadığı sürece yapabileceği hamleler bununla sınırlı. Daha fazlası biraz fantezi gibi duruyor. Hoş Fatih Terim sürpriz yapmayı sever ama bu maç koşulları itibariyle çok da sürprize açık gözükmüyor. Gökhan Ünal değişikliği için bile...

Dolayısıyla aslında Fatih Terim tempoyu yüksek tutarken oyuncuları ekonomik kullanmak zorunda. Bu nedenledir ki değişiklik opsiyonları yine Arda-Sabri, Emre-Ayhan ve ikinci yarıda oyuna dahil edilebilecek bir Nihat'tan öteye geçemez. Oradaki saha içi düzen kötü müydü? Bence değil, taa ki tekere çomak sokulana kadar. Burada amacım Fatih Terim'in taktiksel olarak yaptığı hamleleri eleştirmek değil çünkü yine http://www.futbolekstra.net/ adresinde Euro 2008 öncesi ve süresince onun taktiksel zekası ve liderliği üzerine yazdığım yazıları okuyanlar zaten biliyor. Ama mevcut şartlar altında Fatih Terim'in elindeki sınırlı malzemeyi çok da fanteziye kaçmadan değerlendirmek zorunluluğunun altını çizmeye çalışıyorum.

İspanya çok güçlü ama yenemeyiz diye peşin bir hüküm de yok. Şartlar bunu zorlaştırıyor ama bu ve benzeri şartları sıklıkla deneyimlemiş bir ekibimiz var. Öte yandan Bosna Hersek'in aynı gece Belçika karşısında alacağı muhtemel bir üç puana karşılık yenilmememiz ve en azından 1 puan çıkarmamız da çok önemli. Bu durum bize kalan tüm maçlarımızı kazanma zorunluluğu getirir ki bunu İspanya'yı yenmekten daha kolay yapabilecek bir takıma sahibiz. Günün modası amansız ol ama biz bir zamanlar Fatih Terim'in ağzından hiç düşmeyen başka bir lafıyla kapatalım yazıyı: Yenemezsen yenilme!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder