Sema Tuğçe Dikici'nin Çarşı Bir Başka Taraftarlık adlı kitabı yayınlandı. Bu kitabı tüm D&R ve Kartal Yuvası mağazalarında bulabiliyorsunuz. Kitabın beni ilgilendiren bölümünde birkaç yıl önce http://www.futbolekstra.net/ adresinde yer verdiğim bir yazıdan alıntı olması. Bu yazı Boca Juniors-River Plate derbisi ile ilgiliydi. Şimdi bu yazıyı tekrar bloguma koymak istedim:
Birçok kez kaleme alındı ve birçok kez daha kaleme alınacak. Futbolcularıyla, taraftarlarıyla, kendilerine özgü formalarıyla ve bünyelerinde barındırdıkları futbol dokulu sosyal yapılarıyla bu yazıda daha önce yazılan yazılarda olduğu gibi ben de birkez daha futbol tarihinin gerçek efsanelerinden birine, bir spor olayına yer vereceğim.
Nisan 2004 tarihinde “The Observer” gazetesinde yayınlanan makalede ölmeden önce mutlaka izlenmesi gereken spor olaylarında liste başı olarak yeralıyor“ él Supérclassico” yani Buénos Aires derbisi. İşçi sınıfının ve varoşların temsilcisi Boca Juniors ile taraftar grubunu hali vakti yerinde olanların yani toplumun üst sınıfının oluşturduğu “Los Millionarios” lakaplı River Plate arasında oynanan maçlar bir futbol maçının çok ama çok ötesinde bir spor olayı. 25 Mayıs 1901'de La Boca'da River Plate kurulduğunda henüz Boca Juniors ortalarda dahi yoktu.
Hikayeye göre kulüp kurucuları bir karnaval gecesinin sonunda dinlenecek yer arayan bir atlı yük arabasının arkasında gördükleri kirli kırmızı şeritten esinlenip bunu beyaz forma üzerine kullanırlar ve bu kırmızı şeridin üzerine kulüp armasını da ekleyerek gelmiş geçmiş en özgün formalardan birini yaratmış olurlar. River Plate'in kurulmasından yaklaşık 4 yıl sonra. 3 Nisan 1905'te beş İtalyan göçmenin biraraya gelerek Boca'yı kurması ile ezeli rekabet te başlar. Boca renklerini Buenos Aires limanına demirleyen bir İsveç gemisinin renklerinden alır ve sarı-mavi formayı da böylece giymeye başlar.
Bir başka hikayeye göre her iki takım arasında kimin La Boca'da kalacağına karar vermek için bir maç yapılır ve kaybederek yer değiştirmek zorunda kalan River Plate olur. Kulüp önce Palermo'ya ardından da 1923'te şehrin kuzeyindeki Nunéz bölgesine taşınır. 1930'lu yıllara kadar yaşanan şanssız dönem –yerinden yurdundan sürülen acıların çocuğu River hikayesi- 1930'lu yıllarda kulübü Bernabé Ferreyra'nın satın alması ile değişir ve yazımızın başında belirttiğim gibi River Plate bu tarihten sonra “Los Millionarios” olarak anılmaya başlar. Bu olayla birlikte günümüze dek gelinen tarihsel süreç içerisinde artık her iki kulübünde hangi toplumsal sınıfları temsil ettiği kalın çizgilerle belirlenmiş olur. İki takımında dünya futboluna hediye ettiği futbolcular saymakla bitmez. Ama o futbolcular arasında biri var ki kimilerine göre gelmiş geçmiş en büyük futbol ilahı, Diego Armando Maradona'dır.
Hala Boca ve Arjantin Milli Takımının maçlarını formasını üzerine geçirip elinde kaşkolunu sallayarak ve şarkılar söyleyerek seyirci ile iç içe izleyen – bugün Pele, Platini, Beckenbauer ve daha birçoğu takım elbiselerle protokol tribünündedir- Castro'nun kadim dostu, Bush'un ve Birleşik Devletler'in can düşmanı olan ve cefakar futbol seyircisinin sevgilisi Maradona ile birlikte Juan Roman Riquelme, Carlos Tevez, Caniggia, Kily Gonzalez en başta sayılacak diğer futbol yıldızları. Bir dönem Oscar Cordoba'da bu kulübün formasını giydi ve “La Doce” yani “12. Oyuncu” lakaplı Boca taraftarının gönlünü kazandı. River formasını giyen gelmiş geçmiş en ünlü futbolcu ise Real Madrid forması da giyerek Avrupa'da kazanılamamış kupa bırakmayan Alfredo Di Stéfano'dur. Akla gelen diğer isimlerse bir başka efsanevi futbolcu Mario Kempes, Fenerbahçe'li taraftarların ağzına bir parmak bal çalıp giden Ariél Ortega, Juan Pablo Sorin, Hernan Créspo, Pablo Aimar. Daha devam etsek her iki kulüp içinde saymakla bitmez bu isimler. Ama bir de her iki kulübün formasını giyenleri hatırlatmak isterim, Gabriél Batistuta ve Caniggia gibi her iki takımın taraftarlarının da sahiplenemediği, benimseyemediği isimler.
Her iki kulübün başarılarına baktığımızda ligde daha başarılı gözüken River Plate'e karşı uluslararası düzeyde Boca'nın belirgin üstünlüğü göze çarpıyor. River Plate'in ulusal ligde 32 Lig Kupası'na, 1 Intercontinental Kupası'na ve 2 Libertadores Kupası'na karşılık, Boca'nın 23 Lig Kupası, 3 Intercontinental Kupası ve 6 Libertadores Kupası var. River Plate'in en son başarısı 2004'te ulusal ligde kazandığı şampiyonluk. Son yıllarda ise Boca'nın daha başarılı olduğunu biliyoruz. En son 2007'de Libertadores Kupası'nı tekrar müzelerine götürdüler.
Maçlarını 60.000 kişilik “La Bonbonera'da” yani “Çikolata Kutusu'nda” oynayan Boca, River deplasmanına gittiğinde 1978 Dünya Kupası finaline de evsahipliği yapan 65.700 kişilik “El Monumental'de” ağırlanıyor (Bazı kaynaklarda da 56.449 kişilik bilgisi var). River Plate'in stadyum kapasitesi daha fazla -bu sanırım zenginlerin kulübü olmaktan da kaynaklanıyor- ama Arjantinlilerin %40'ı Boca ve %32'si River Plate taraftarı olduğu için bu alanda da üstünlük Boca'ya geçmiş gözüküyor.
Gelelim bu iki takımın taraftarlarının birbirileri ile yaşadıkları saha dışı mücadeleye. Boca taraftarları rakip takımın taraftarlarına “gallinas” yani tavuklar ismini takmıştır. Onlara göre River taraftarları korkaklardan oluşur. Ama futbolun içine kattıkları şiddet duygusu gözönüne alındığında River Plate tribünlerindeki “Los Borrachos Del Tablon”, öz Türkçesi ile “Tribün Sarhoşları” en fanatik gruplardan biridir. River taraftarları Boca'lılara “los puercos” yani domuzlar der. Bu grubun maç öncesinde stada getirdikleri Boca sembolü olan kanaryaların kafalarını kopararak futbol teröründe ne kadar ileri gidebildikleri bilinen bir gerçektir. En bilinen olaylardan bir tanesi de 2-0 River Plate üstünlüğü ile sona eren bir maç sonrasında Boca'lı fanatiklerin 2 River Plate taraftarını öldürüp Buenos Aires'in boş duvarlarına “Artık maç 2-2” yazılarını yazmaları.
Bu derbi her haliyle hem sportif anlamda, hem tribün ve taraftar grupları açısından, hem de yaşanan ve yaşatılan futbol terörü ile toplumdaki farklı sınıfları karşı karşıya getiren en köklü rekabettir. Sadece kimin kimi kaç kez yendiğinden ibaret olmayan, saha içerisindeki skorun saha dışında birbirilerini öldürerek eşitlendiğini varsayma noktasına kadar getirilen bir spor olayıdır, hatta bundan da öte iki sınıfın birbirileri ile yaptıkları varolma ve üstün gelme mücadelesidir.
Ölmeden önce Buenos Aires'e yolunuz düşerse mutlaka izleyin ama yolunuz düşmese de en azından evinizde biranızı alıp yanında bir paket çerezle TV başına geçip seyrederek hissetmeye çalışın bu derbi atmosferini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder