1 Mart 2009 Pazar

Bülent Korkmaz Dönemi



Bu yazıyı Bordeaux maçı öncesi yazmam bir riskti, Bordeaux maçı sonrası yazmaksa skor yazarı gibi gözükmek açısından başka bir risk. Yine de Bülent Korkmaz ve Galatasaray için bir yazı yazmaktan çekinmeyeceğim bu ikileme rağmen.

Galatarasay yönetimi kendisinde sezon içerisinde defalarca beklenen operasyonu yaptı ve geçtiğimiz hafta Kocaelispor mağlubiyeti sonrası Bülent Korkmaz'ı takımın başına getirdi. Bu olayı aslında bir kaç farklı boyutta değerlendrimek gerekiyor. Bunlardan bir tanesi yönetim açısından:

Galatasaray Adnan Polat dönemi ile birlikte benim hatırladığım ve gördüğüm Ali Uras, kısmen Alp Yalman, Faruk Süren ve Özhan Canaydın duruşunu başkanlık portresi anlamında tamamen terketmiştir. Artık yönetimde alınan tüm kararlarda Başkan'ın imzası ve Başkan'ın Adamları'nın dokunuşlarının izleri görülmektedir. Bu duruş doğru mudur yanlış mıdır bilinmez ama Adnan Polat açısından Bülent Korkmaz'ın olası başarısızlığı onun koltuğundaki pozisyonunu en az tehlikeye atacak seçim. Bülent Korkmaz haricinde kimi getirirse getirsin çok zor günler yaşayacaktı. Buna Fatih Terim ve Hagi de dahil.



Çözüm Galatasaray tribünlerinin saygı duyduğu, Galatasaraylılığından, futbol bilgisinden ve lider özelliklerinden şüphe duymayacağı birini getirmekti. Fatih Terim ve Hagi bu özellikleri taşısa da basında oldukça yıpratılmış isimler. Şimdi yapılan ise bir ahte vefa, herkesin bir gün o koltukta görmek istediği ve vefasız bir şekilde kulübünden uzaklaştırılmış bir isme iade-i itibar durumu.



Galatasaray yönetiminin seçimini bu şekilde değerlendirmemin nedeni aslında Adnan Polat yönetiminin daha önce Bülent Korkmaz'ı takımın başına getirme şansları olduğu halde bu tercihe yönelmemeleri. Kulübün içinden gelmiş, yetişmiş oyunculara güvenden bahsediyorsak bu Barcelona'nın Guardiola'yı getiridiği gibi şık bir şekilde olmalı. En azından Bülent Korkmaz bu şıklığı hakeden bir Galatasaraylı. Bugün Galatasaray forması giymiş, hatta TC kimliği taşıyan hiçbir futbolcu onun kariyer başarılarına sahip değil. Monaco karşısında forma giydiği ve Prekazi'nin ortasında Tanju'nun kafayla attığı golde atağı başlatan isim olmasının üzerinden çok sular geçti. Bu yıllar Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finali üzerine, UEFA Kupası, Süper Kupa ve Milli Takımlar düzeyinde Dünya üçüncülüğüne uzanan bir kariyer getirdi kaptana. Soyunma odasında bu başarıya ulaşmış bir oyuncu yok Galatasaray'da. Bu konuya sonra geleceğiz. Bu noktada Adnan Polat'ın tercihini eleştirmek mümkün gözükmüyor. Skibbe'nin suyu kaynamışken yapılan kan değişikliğinde en uygun tercihi yaptı. Bu tercihi yaparken kendi paçasını kurtarma gibi bir telaşı olduğunu da düşünmüyorum. Yönetimi eleştiriyor olmamın temel sebebi geçen sene kazanılan şampiyonluğun son altı haftada teknik direktör değişikliğiyle geldiğini düşününce bu sene kazanılacak olası bir şampiyonluğunda diğer kulüpler adına zaten politikasızlık haline gelmiş bu durumun bir politika ve model olarak iyice benimsenmesi. Üzerine Adnan Polat tarafından altı alternatif arasından Bülent Korkmaz'ın seçildiği beyanatı. Geliş hoş değil anlayacağınız. Tıpkı Rıza Çalımbay'ın gelişi ve gidişi ile Ertuğrul Sağlam'ın gidişi gibi.



Bülent Korkmaz penceresinden olaya baktığımızda hiç kuşku yok ki onun Galatasaraylılığı bu görevi görevden çok borç olarak kabul etmektir. Bülent Korkmaz kişiliği, futbol bilgisi ve tecrübesi ile bu görevi fazlasıyla haketmektedir. Bordeaux maçındaki görüntü değil bu söylemimin nedeni, öyle olsa bugüne kadar Avrupa'da iyi bir yönetim gösteren Skibbe'ye haksızlık olur. Bu tespitlerimin nedeni Bülent Korkmaz'ın duruşuyla ilgili. Galatasaray hiç kimseni n kuşkusu olmasın gerekli destek verilirse ikinci Fatih Terim'ini çıkarabilir. Bülent Korkmaz futbolcularla ilk toplantısında Kalli'yi safdışı bırakarak zaten göstermiştir doğal liderlik vasıflarını, gösterecektir de...




Yönetimin ikinci adamı Adnan Sezgin ise şimdilik daha pasif kalmış gözükse de hala Adnan Polat'ın kararlarını etkileme gücüne haizdir. Bülent Korkmaz'ın gemisi sallandığında yeniden ortaya çıkacaktır. Bir başka deyişle Adnan Sezgin Galatasaray'ın Sinan Engin'idir. İşte bu noktada Bülent Korkmaz açısından da en büyük tehlike Adnan Sezgin gözükmektedir. Adnan Sezgin'in yönetim mantığına uymayan herşey Demokles'in kılıcı gibi duracaktır Bülent Korkmaz'ın boynunda. Bu sezon değil ama önümüzdeki sezon bu dediklerimi haklı çıkaracak diye düşünüyorum. Zira gemi her dalga alışında kaptanlık köşküne doğru yürüyen Adnan Sezgin bu durumda da boş durmaz. Eğer işler yolunda giderse Bülent Korkmaz kahraman olur, aksi halde harcanır gider.

Kalli penceresinde durum belli oldu artık. Sezon sonunda Kalli'ye bir kez daha teşekkür edilecek gözüküyor. Önümüzdeki sezon ortasında tekrar onu Atatürk Havalimanı'na inerken görür müyüz bilmiyorum.



Benim gönlüm Bülent Korkmaz'dan yana. Ona futbolculuğunda büyük saygı ve hayranlık duyan biri olarak inananların başında geliyorum. Futbol felsefesine ve yönetim becerilerine inanıyorum. Belki tekrar olacak ama bunu Bordeaux maçında alınan sonuç için söylemiyorum. Hatta Bordeaux maçındaki yönetiminde ciddi hatalar var. 3-1'e gelen bir maçı bu kadar riske ettiği için. Maç 3-3 bitseydi Bülent'e hiçbir şey olmazdı ama 4-3'ten sonra bir zafere dönüşen gecenin içindeki hatalar hiç gözönüne gelmedi doğal olarak.

Sonuçta Bülent Korkmaz o koltukta pişecek. Pişmesi için sezon sonuna kadar vakti olacak. İstediklerini uygulayabilmesi için de kendisine hareket alanı bulacak. Önemli olan zafer gecesinden bile ders çıkarabilmesi. Bu olgunluğa sahip Bülent Korkmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder