13 Ocak 2011 Perşembe

Flamengo Yolu

İlk kez Paris Saint German'de farkına varmıştım Ronaldinho'nun ama esas dünya futbolunun zirvesine Barcelona'ya imza attığı gün çıkmaya başladı. Barcelona genelde bir Brezilyalı oyuncu alıyorsa bilirdim ki o adam dünya futboluna damga vuracak.

Daha önce Romario, Ronaldo, Rivaldo gibi isimlerde hep böyle oldu. Nitekim Ronaldinho da aynı şeyi yaptı. Kendisini izleyenleri şiir gibi oyunuyla saha içerisinde akarak mest etti. Ve zirvenin en üst noktasına Rijkaard yönetiminde Arsenal karşısında Şampiyonlar Ligi'ne uzanarak çıktığı gün aslında kendisi için düşüşün de başlangıcı olduğunu bilmiyordu Brezilyalı. 2005-2006 sezonunun ertesinde son derece spektaküler ama bir o kadar da sorunlu kadro içerisinde kaynamalar başladı. Eto'o, Ronaldinho gibi isimler topun ağzındaydı artık. Ne de olsa arkadan gelen Messi, Krkic gibi gençler vardı ve kurtlar sofrasında onlara yer açılması gerekiyordu.

Üstelik bugün futbollarına methiyeler düzdüğümüz Xavi ve Iniesta'nın dümene geçme zamanı da gelmişti. Gelen başarısız sonuçlar sonrasında A.C. Milan'ın yolunu tuttu Ronaldinho. Ertesi sezonda Eto'o koptu zaten takımdan. Artık Barcelona Ronaldinho'nun takımı değildi. Barcelona ondan sonra daha da müthiş bir ivme kazandı ve çok büyük başarılara yelken açtı. Ama Brezilyalı Serie A'da attığı birkaç olağanüstü gol dışında bir varlık gösteremedi.

Bugün gelinen noktada Ronaldinho için de yolun sonu. Brezilya'ya dönmek için oldukça genç sayılabilecek bir yaşta. 30 yaşında hala orta sıralarda bir Premier Lig ya da La Liga takımında iş yapabilirdi. Kendince daha huzurlu olacak yolu seçti, birçok Brezilyalı gibi. Her ne kadar Milli Takım'da oynayabilmek için bu kararı aldım dese de hepimiz biliyoruz ki bir kez ülkesine dönen Brezilyalı bir daha Milli Takımı da kolay kolay göremiyor.

Ronaldinho artık güzel bir futbol hatırası olarak yaşayacak zihinlerimizde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder