15 Ocak 2011 Cumartesi

Fenerbahçe'de Sorunlar Kocaman

Borges yazımı çalmış. Şaka tabi ki aslında ne yazmayı düşünüyorsam sanki ağzımdan alıp kaleme dökmüş. Zaten okuduktan sonra ne hissettiğimi linkteki yazısına yorum bırakarak söyledim. Tek bir cümleyle söylemek gerekirse Fenerbahçe tarihinin en iyi dönemlerinden ikisini ardarda Daum ve Zico ile yaşadıktan sonra bugün tekrar Pendik faciası seviyesine gelmesinin hesabını, o günlerde Daum ve Zico için gitsin kampanyası yapanlar ile bu iki teknik adamı gönderenler vermelidir.

Ama şu bir gerçektir ki Fenerbahçe'de ne bir muhalefet kalmıştır, ne de bu reaksiyonu gösterecek taraftar.  Bunun da nedeni baskıcı, tek adam rejimine dönüşen yönetim anlayışı ve bu anlayışa boyun eğilmesidir. Diğer kulüpler için durum farklı mıdır, tabi ki değil. Ama daha birkaç sene önce diğer takımların 20 sene önüne geçti diye ben dahil hepimize yutturulan Fenerbahçe'de Yeni Malatya karşısında alınan acı mağlubiyet sonrasında basında "Aziz Yıldırım çok sinirlendi ve ikinci gol sonrası televizyonu kapattı" ya da "Aykut Kocaman hakkındaki kararı Aziz Yıldırım sezonun ikinci yarısında oynanacak Trabzonspor maçından sonra verecek" şeklinde haberler çıkıyorsa orada demokratik, doğru, modern bir yönetim anlayışından söz edilemez.

Ben lidere inanan bir insanım. Eğer bir ülke, bir toplum ya da bir kulüp olsun hiç farketmez, kötü bir durumda ise bir liderin çıkıp masaya yumruğunu vurması ve kitleleri arkasından sürüklemesi gerekir. Ancak işler rayına girdikten sonra da sahneyi bırakıp arka plana geçmesi o liderin erdemidir. Eğer birinci Daum döneminde kaybedilen Denizlispor maçı sonrası bu dirayeti gösterebilmiş olsa, eğer Zico ile yaşanan iki sezonun sonunda teknik adamını takımın başında yönetim olarak tutmuş olsa, Fenerbahçe'nin başında onca geçen başarısız dönemde masaya yumruğunu koyan başkanın 5 sezonda 3 şampiyonluk yaşayıp, biri son hafta biri de ucu ucuna kaçan şampiyonluk nedeniyle popülist davranmayıp egolarına yenilmeyen gerçek bir lider olduğunu düşünürdüm.

Bugün ise Pendik ile Malatya arasındaki mesafe 1.114 kilometre  fark olabilir ama o günkü Fenerbahçe ile bugünkü arasında hiç fark kalmamış bir futbol kulübünden bahsedebiliriz ancak. Aykut Kocaman'ı tartışabiliriz ama sorun onu tartışmak ile aşılamayacak kadar büyüyen bir hal almıştır. Ve korkarım ki geçen hafta içerisinde Fenerbahçe'yi dolayısıyla Aziz Yıldırım'ın yönetici vizyonunu (artık bundan böyle yönetimi ifadesini kullanmaktan vazgetim) diğer kulüplerden ayıran aslında sadece futbol odaklı değil spor odaklı bir kulüp olma özelliği de zaman içerisinde bu tek adam rejimi içerisinde eriyip gidecektir.

İlginç bir noktadır ama o zamanlar uyanamasam da şimdi daha iyi anlamlandırdığım bir olay var son on yılda Aziz Yıldırım başkanlığında gerçekleşen. Levent Ersalman diye bir profesyonel yönetici, ki iş dünyası içerisinde olduğumdan dolayı kendisinin çok başarılı bir yönetici olduğunu özellikle Boyner Holding bünyesindeki işlerinden iyi bilirim, 2005 yılında takımın başına CEO olarak getirildiğinde kulüp tam anlamıyla kurumsallaşma yolunda ilerleyecek bir yapıya kavuşmuştu. Ne gariptir ki Levent Ersalman 5 ay dayanabildi ve rejimin değişmeyeceğini gördü. Cem Boyner gibi modern bir işadamının yanında bu grup bünyesinde yöneticilik yapmak ile Fenerbahçe'de aynı görevi yapmak arasında çok ciddi bir fark vardı o da her an galiz ifadelere maruz kalabileceğiniz bir yapıda çalışma zorunluluğu.

Bir diğer fark ise Boyner Grubu'nda üst yönetim olarak beraberce karar alınırken, bunun Fenerbahçe'de gerçekleşemeyeceği. Eminim ki Levent Ersalman çağdaş bir yönetim anlayışı bulabilseydi kulübü çok kısa bir süre içerisinde tam bir Avrupa takımı kimliğine büründürecek mali yapı ve sportif anlayışı oturtabilirdi. Ama olmadı.

O günlerde gerçekleşen bu yol ayrımı kimsenin gözüne batmadı zira üstüste gelen şampiyonluklar ve başarılar tüm Fenerbahçe taraftarlarını kendinden geçirdi. Eğer o gün bu atılan adım sürekli hale gelmiş olsaydı karşımızda yine bir Yeni Malatya faciası olabilirdi ama eminim ki takımın başında 5 sezondur çalışan ve istikrarlı, Avrupa'da her sezon üst turlara oynayan O.Lyon kıvamında bir takım olurdu.

O zaman bu taraftar önümüzdeki ay belki Madrid'e, belki Londra'ya iki günlük tur paketi bakıyor olurdu. Ama torbadan Yeni Malatya Seyahat'ten gidiş dönüş otobüs bileti çıktı malesef. Velhasıl sözün özü aslında o günlerde zaten net bir şekilde ortaya konmuştu bu başarısız operasyonla kulübün ve bu kulübü yönetnlerin vizyonu.

Ama anlamadık, hala da anlamıyoruz. Birileri anladığında da çok ama çok geç olacak. Türk'ün aklı ya kaçarken ya .. hesabı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder