Rakiplerinin işini 15-20 dakikada bitirmeye alışan Barcelona, mor portakalların kendi sahalarını onbir oyuncuları ile parsellemesiyle, Toure, Abidal ve Puyol'un göbeğe doğru yaptığı driblinglere bıraktı birara gol umudunu. Aslında El Clasico Real Madrid'in adı gibi güçlü olmaması nedeniyle klasikleşmiş seyir zevkinden uzaktı. Ama Real Madrid'in de sahaya çıkan kadrosuyla daha fazlasını yapması beklenemezdi.
İkinci yarının ortalarından sonra iyice bastırmaya başlayan Barcelona Salgado'nun oyuna sonradan giren Busquets'i düşürmesiyle kazandığı penaltıyı Eto ile ya da Cassilas'ın muhteşem uzanışıyla da harcayınca maçın artık beraberliğe doğru gittiğini iyiden iyiye düşünmeye başladık. Real Madrid'ten zaten gol falan beklemiyorduk ki nitekim ilk yarıda maçın en net pozisyonunu da Drenthe ile harcamışlardı. Penaltıdan sonra Cassilas birkaç kritik kurtarış daha yapınca bu iş bitti dedik. Ama sahneye ikinci yarı başlarken kolunda Capita bandıyla gözüken Puyol çıktı. Xavi'nin kornerinde Ramos'un üzerinden indirdiği topa Eto'nun dokunuşuyla Real Madrid'in direnişini sona erdirdiler.
Messi'nin son dakikada attığı gol ise Real Madrid'li futbolculardan maç boyunca yediği tekmelerin hıncını alışıydı adeta. Cannavaro nefis geldi ama son hamlesini ayarlayamayınca topu kesemedi ve kale direğine tosladı.
Şimdi puan farkı onikiye çıktı ve kapanması neredeyse imkansız bir hal aldı. Barcelona daha ligin ilk yarısı bitmeden şampiyonluğunu ilan etmiş gibi artık. Bu rahatlıkla birlikte Şampiyonlar Ligi'nde de finale adlarını yazdıracaklarını düşünüyorum. Ronaldinho'nun gidişinden sonra durulan sular Guardiola önderliğinde rüya kadrosuyla hem La Liga'da hem de Şampiyonlar Ligi'nde çifte kupaya doğru koşuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder