Müzikle oldum olası aram çok iyi değildir, bu anlamda iyi bir müzik dinleyicisi sayılmam. Bunda en büyük etken aile olsa gerek zira ne annem ne de babam müziğe yatkın olmayan kişiler. Bizim evde müzik de evin içine çok girmedi zaten.
Buna rağmen dinlerim ama ne dinlediğimi çok bilmeden. Söz bilmem, çoğu şarkıyı defalarca dinlememe rağmen kimin söylediğini de çok bilmem. İlk kasedimi 1987'de henüz 11 yaşımda almış olmama rağmen bu da beni müziğe bağlamamıştır. Şimdi düşünüyorum da insanların çocukluğunda yaptıkları, yakın çevreleri çok etkili sonraki hayatlarında da. Ben spor yapmayı çok sevdim, ve sporun top ile yapılanlarını. Futbol, basketbol, tenis, voleybol, hentbol... Hepsini oynamışlığım var. Ama teşvik edilmedim ya da engellendim ve dolayısıyla bugünlere geldiğimizde iyi bir izleyici boyutundan öteye gidemedim.
Bugünün iyi sporcuları ise ya kararlılıkla isteklerinin ardından koşanlar ya da ailesi tarafından teşvik edilenler olsa gerek. Başka türlü olmuyor bu iş. Bizim ülkemizde daha çok ilki geçerli. Eğer yırtamıyorsanız ya topçu ya da popçu olmak zorundasınız ki yırtabilesiniz. Aile ve okul desteği de yok aslında en azından bizim zamanımızda yoktu, şimdi ise kolay yoldan para kazanmak gibi geldiği için topçuluk ve popçuluk teşvik ediliyor. Özellikle belirli gelir grubuna dahil bir aileden geliyorsanız.
Ama ülkeye baktığınızda aslında çok da sağlıksız bir ortamda yetiştiğini görüyorsunuz son dönemde başarı kazanan topçu ve popçuların. Bu da şöhreti ve parayı hazmedememekten kaynaklanıyor. Benim blogumun konusu futbol, o yüzden futbolcular üzerinden gideceğim. Türk futbolunun belki de son zamanlarda gördüğü en büyük yetenek Batuhan Karadeniz mesela. Ama hiç bir şekilde yeteneklerinin hakkını veremeyecek olduğunu düşünüyorum. Daima hazmetme probleminin futbolunun önüne geçeceğine ve sırf bu hazmedememe sorunu nedeniyle kaybolup gideceğine inanıyorum. Yakın geçmişte de örnekleri yok mu? Çok var. Mesela Tanju Çolak, futbolunun da hakkını verdi ama bugün futbolundan ve golcülüğünden öte diğer yüzü daha çok hatırlanıyor. Mesela Sergen Yalçın... Futbolu mu yoksa özel hayatı mı derseniz ben futbolundan çok diğer konularda basında kendine yer bulmuş bir insan görüyorum.
Sorun kendilerinde mi, yaşadıkları ve yetiştikleri dünyada mı çok fazla tartışmaya açık bir konu. Ama şu da bir gerçek ki biz ülke olarak insanlara yeteri kadar sağlıklı bir ortamda yetişme şansı tanımıyoruz. Ben de olduğu gibi... Bilinçli bir aile olmalarına rağmen spora bu kadar ilgi duyan çocuklarını farkedememiş olmaları ya da müzikten bu kadar uzak yetişmemin nedeni biraz da yakın çevresel faktörlerin etkisini gösteriyor aslında bugün geldiğim noktada. Kendimi de suçluyorum elbet ama onbir yaşında gitar istediğimde alınmadığı için belki de müzik hiç hayatıma giremedi yeteri kadar. Ya da lisanslı basketbol oynadığım yıllarda o manevi desteği bulamadım. Yırtma endişem olmadığı için de bir yerlere gelmedim sporculuk hayatımda.
Yukarıda örnekler verdiğim adamları da iyi birer futbolcu yapan şey aslında yırtma endişesiydi. Yırtmak için yırtındığında da çocukluğundan çok şey alıp götürüyor hayat. Ve geriye bir bakıyorsun ki hiç de hazmedemediğin bir yaşam bırakmışsın ardında. Geriye bakmayı geciktirdikçe yaptığın hatalarda artıyor ve boğazına kadar hatalar içerisinde kaldığında geriye dönüp mecburen bakıyorsun ama çok geç oluyor. Batuhan Karadeniz için daha yolun başı ama geriye dönüp bakmayı geciktirdikçe kaçınılmaz son kendisini bekliyor.
Bu yazının başında müziğe olan ilgimden bahsetmiştim. Onbir yaşında ilk aldığım kaset Michael Jackson'ın Bad isimli albümünün kasediydi. Michael Jackson bugün öldü. Geriye bakmayı o kadar geciktirmişti ki dönemeyeceği bir yolda beklenen sona doğru yürüdü gün be gün. Ama onun satır aralarında da çocukluğundan üne kavuştuğu yıllara, sahnenin ışıltısına kadar hazmedemediği yıllar saklıydı hep. Bir röportajında "Çocukluğumu hiç yaşayamadım, benim ki normal bir çocukluk olmadı. Çok çalışma, mücadele ve acılar vardı bu yıllarda" demişti.
Kötü olan Michael Jackson mıydı? Peki kim "KÖTÜ"?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder