Yaz gelip de lig maçları bitti mi olmazsa olmazdır transfer haberleri. Herkes uçar, Ronaldinho Fenerbahçe'de oynarım dedi, Tevez Beşiktaş'a daha yakın, Deco Rijkaard'ın takımında oynamaktan gurur duyarım dedi falan filan...
Oyalar aslında Türk basını da okurlarını çünkü haber yoktur. Mesela biz de yaz gelince blogda yazacak şey bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Adamlar tatile gidince biz de yok 2009 Mayo Modası falan yazıyoruz işte. Ama sallamıyoruz en azından değil mi?
Fotomaç, Fanatik gibi futbol gazetelerinin başını çektiği bu sallmama silsilesi bana küçüklüğümüzde yaptığımız birşeyi hatırlatıyor. Eskiden ev telefonlarının yeni bağlandığı dönemler, daha cep telefonu ne bilinmiyor ne ülkemde ne de dünyada. 90'lar öncesi yani. O zamn bizim yaş grubumuzun en büyük eğlencelerinden biriydi telefon şakaları. Bir numara çevrilir ve "Ahmet bey ile görüşebilir miyim?" denir. Karşıdan burada Ahmet diye biri yok yanıtı alınınca da telefon kapatılır. Sonra ya ses değiştirilerek ya da yanınızda bir arkadaşınız varsa o arar ve aynı soruyu sorar. Bu böyle ana avrat küfür yiyene kadar devam eder. En son aramada ise arayan kişi "Alo ben Ahmet beni arayan soran var mı?" der.
Aynısını bizim basına yapasım geliyor bazen, nasıl mı?
Futbolcu menajeri kılığında ben arar:
"Alo, ben Eto'onun menajeri, Eto'o bugün sizin gazeteye Fenerbahçe'ye transferi ile ilgili röportaja gelecekti, orada mı?"
"Alo, ben Eto'onun menajeri, Eto'o bugün sizin gazeteye Fenerbahçe'ye transferi ile ilgili röportaja gelecekti, orada mı?"
Gazeteci: "Has...sktr lannnn". Telefonun ahize sesi: ÇATTT
Eto'o kılığında yine ben gazeteyi arar: " Aloo, ben Eto'o gazetenin adresini soracaktım, bu arada beni arayan soran oldu mu?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder