16 Mayıs 2012 Çarşamba

Fenerbahçeli'nin Günlüğü


Şöyle bir düşündüm de Fenerbahçe taraftarı son dönemde en çok hangi kelimeleri ya da kelime öbeklerini kullanıyor diye, karşıma çıkan sonucun futbolun ve beraberinde sporun ne kadar uzağında olduğunu görünce şaşırdım demek isterdim ama hiç de şaşırmadım.

İşe olumlu tarafından bakmak istersek günlük ortalama konuşma dilinde kullanılan kelime sayısının 150-200 olduğu bir ülkede bu kelimeler kuşkusuz ortalamayı artırma adına önemli katkılar sağlamakta. Aynı zamanda Fenerbahçe taraftarının takımlarına bakış açısını da ciddi ölçüde değiştirdi. Daha önceki yıllarda takımına tepki gösterebilen profil yerini sahada mücadele veren takımlarına sonuna kadar sahip çıkan bir profile dönüştürdü. Takım ve camia olmanın bütünlüğü sağlandı.

Olumsuzluklarını saymıyorum bile, ki en başta artık Fenerbahçe seyircisi herhangi bir spor karşılaşmasına başta futbol olmak üzere sportif bir müsabaka olarak bakamıyor. Başka bir mücadele var artık sahada. Rekabet oynanan takımla değil de başka bir güçle. Burada adını koymak istemiyorum, zira bu durumun gerçekliğini desteklemek adına değil algıyı ortaya koymak adına yazılan bir yazı. Eğer bir takımın taraftarları sportif mücadeleyi, teknik adamını, sporcularını, rakibini kritik etmekten daha çok aşağıdaki kelimelerle günlük sohbetlerini yapıyor, maç öncesinde bugün ne olacaktan çok yarın ne olacağı konuşuyorsa, kalkıp da ona sportif mücadele demek pek mümkün gelmiyor bana. Bakın Fenerbahçeli son 9 ayda en çok hangi kelimeleri ya da kelime öbeklerini kullanıyor:

Şike - Cemaat - Özel Yetkili Mahkeme - Savcı - Aziz Başkan - 3 Temmuz (artık bir de 12 Mayıs eklendi) - Spor Şube - Çevik Kuvvet - Çağlayan - biber gazı - müdahale - Fenerbahçeyiz - orantısız güç - duruşma - hakim - polis - limon - yüz yıkama - yürüyüş - mücadele - zalim ve zulüm - Emniyet - Silivri - Metris - cezaevi - adliye - masumiyet karinesi - hukuk...

Bu listeyi daha da uzatmak mümkün, ben ilk aklıma gelenleri sıraladım. Bir camia o kadar spordan ve sportif mücadelenin sahaya yansıttığı sonuçlardan uzaklaştı ki, bu çok sağlıklı bir durum değil. Ben bile yıl boyunca bir tek maç kritiği yapmadım bu blogda neredeyse. Kimse yapmıyor. Mevcut durumda Fenerbahçe taraftarının bugün itibariyle sağlıklı bir topluluk olarak nitelendirilmemesi gerekiyor. Sağlıklı olmayan bir kitleyi tekrar Türk sporuna kazandırmak da kaba kuvvet ve güç gösterisiyle mümkün değil. Karşınızda gündemi, günlük konuşma dili bambaşka bir topluluk var ve bu topluluk gitgide yabancılaşıyor. Kendi ülkesinde bunu hisseden 25 milyon insandan bahsediyoruz ki, bu yabancılaşmanın nedeni etnik, kültürel, dinsel temeli olmayan sadece bir takım tutkusuna dayanan bir yabancılaşma.

Konunun  ne kadar hassas olduğunun kimse farkında değil, zira bu insanların din, dil, ırk, aile gibi dokunulmazlarının dışında bir de kendi seçimleriyle hayatlarına kattıkları bir değer olan takımdaşlık duygusu çok hafife alınıyor. Oysa ki o takımdaşlık her bir bireyin hayatına değer katan mutlu, üzüntülü, coşkulu anılarla geçmişlerini yani kendi kişisel tarihlerini oluşturan bir olgu. Bu takımdaşlığa karşı uygulanan her türlü şiddet aslında kişisel bazda insanların anılarına karşı uygulanıyor. Bu insanlar her haksızlıkla karşılaştıklarında günlüklerinden birer sayfa koparılmak isteniyormuş gibi hissediyorlar. Birileri kalkıp da Fenerbahçe taraftarıyla kucaklaşmadığı sürece de bu yabancılaşma ve kendi koruma kalkanlarını kaldırma eylemi hiddetlenerek büyüyecek.

12 Mayıs'ta yaşanılanlar 300-500 kişinin futbol fanatizminin ötesindeydi. Yarınlar neler getirecek bir fikrim yok. Ama o gün orada yaşanılanların vehametini aslında ispatlayan bir şey ifade edeceğim şimdi. Hiç kendi sahanızda ezeli rakibiniz Galatasaray'a kaybedilen bir şampiyonluktan daha kızgınlık verici, Fenerbahçeliler'i çıldırtacak bir başka duygu olacağına inanabiliyor musunuz?

Bundan 9 ay önce biri Fenerbahçeliler'in Galatasaray'dan daha fazla kızgınlık duyacağı başka birşey olacak deseydi hepimiz güler geçerdik. Fenerbahçe'nin ve Fenerbahçeli'nin günlüğünde artık Galatasaray satır aralarında geçen bir detaydan öte değil. Fenerbahçeli'nin tek bir gündemi var, o da ne şartta olurlarsa olsunlar birbirilerini ve günlüklerini korumak. Atlarına binip yel değirmenlerine saldırmak pahasına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder