Kabul edelim hiçbirimiz Sırbistan maçını izlediğimiz heyecanla izlemedik A.B.D. maçını. Doğal olarak basketbolcularımız da gecenin köründe otellerine gidip yemeklerini yedikten sonra aynı motivasyonla ve enerji ile çıkamadılar A.B.D. karşısına.
17-14 öne geçtiğimiz dakikalarda ise Hidayet'in sakatlanması ve takımı uzunca bir süre yalnız bırakması bu tip finalleri oynamaya en alışık adamdan mahrum etti bizi. Hepsi bahane gibi gözükse de bu bahaneleri dünya ikincisi olduğumuz için üretmek çok keyifli ve de geçerli aslında. Bogdan nedenlerle bahaneler üretip Tanjevic'i bugüne kadar göndermeye çalışanların bugün yaptığı şakşakçılıktan daha geçerli hem de.
A.B.D'yi yener miydik herkesin kendisine sorduğu soru, Kevin Durant'i tutabilseydik yenerdik ise en kolay cevabı. Finale kadar kim tutmuş ki sen tutacaksın derler adama. Ama yenerdik tabi Durant biraz daha vasat oynasaydı ve bir biraz fazla enerjik olabilseydik. İyi günümüze gelmediler ama biz özellikle Durant'in iyi bir gününe geldik. Bana göre turnuvanın en iyi takımı Sırbistan idi ve eşleşmeler farklı olsaydı A.B.D.'yi yenmek için de en güçlü adayımdı. Sırplar yarı finalde bizim gibi sert bir kayayla didişince onlar da şiştiler ertesi gün ve Litvanya'ya kaybettiler.
Son on yılda benim hatırladığım bir Avrupa ikinciliği, iki sekizinciliğimiz, bir dünya dokuzunculuğu ve bir de altıncılığı var milli takımın. Hala buralarda kalmak önemli diyoruz. Evet çıta yükseldi ama milli takım zaten hep oralarda dolaşıyordu. Dolayısıyla Türk spor tarihinin en istikrarlı ve başarılı takım performansını sadece bu dünya kupasına özel değil neredeyse on yıldır sürdürüyorlar.
Dolayısıyla soru bu seviyelerde kalmak olabilir ama bu bugüne kadar bu seviyelerin civarında olmadığımız anlamına gelmemeli. Biz altıncılığı, ilk sekize girmeyi beğenmiyoruz ama bunu sürekli başaran bir takıma herhangi bir spor dalında sahip miyiz bilemiyorum. Kimse güreş ve halter demesin:-)
Velhasıl iyi iş yaptınız be kardeşim. Hepinize helal olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder