24 Mayıs 2010 Pazartesi

Fenerbahçe Gandhi'sini Arıyor























Serdar Ali Çelikler yazmış bugün, pekçok anlamda da duygularıma tercüman olmuş yazısında. Okumak isteyenler buraya tıklayabilirler. Her sene 50 milyon $ ortalama harcama yapan ve onbir senede 4 Süper Lig şampiyonluğu bir de Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final ile yetinen bir Fenerbahçe'nin taraftarının nasıl efsane başkan masalıyla uyutulduğunu anlatıyor.

Başarı futbolda şampiyonluk mudur? Elbette hayır, yapılan onca tesisleşme, tüm spor dallarında başarılı olan bir spor kulübü olmak çok önemlidir. Ama sporun lokomotifi futbolda başarı falan yoktur ortada. Başkanlığı döneminde 5 Galatasaray, 2 Beşiktaş ve bir de Bursaspor şampiyonluğu görmüş olmak buna karşılık kazanılan 4 Süper Lig ve çeyrek asrı geçen kupasızlık başarı da adledilebilir başarısızlık da futbol adına. Bu durum biraz göreceli aslında.

Ama ortada çok net bir başarısızlık var ki o da Türkiye'nin en nefret edilen kulübü haline gelmek. Ve sadece rakip takım taraftarları için değil, kendi öz evlatlarını da kulüpten olmasa bile kendinden nefret eder hale getirmek. Parayla büyüklük olmaz, herşeyi satın alamazsınız. Ve hiç kimsenin Fenerbahçeliliğini sorgulama yetkisine de hasıl olamazsınız başkanlık koltuğuna oturarak. Bu iş tek büyük Fenerbahçe diyerek de olmaz. Rahmetli İslam Çupi zaten çok güzel açıklamıştır Fenerbahçe'nin büyüklüğünü "Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü,ne kupa büyüklüğüdür " diyerek. Bunun üzerine yaptığınız "Tek Büyük Fenerbahçe" safsatadan öteye gidemez.

Lümpen bir başkan ile Lümpen bir takım yaratmıştır Fenerbahçe. Ali Şen döneminde tohumları atılan nefret Aziz Yıldım ile çığ gibi büyümüştür. Bu yıl Fenerbahçe taraftarının yaşadığı son doksan dakika şokunu bir başka takım yaşamış olsaydı eminim ki pek çok rakip takım taraftarının içi cız ederdi. Ama sözkonusu Fenerbahçe olunca herkes zevk aldı bu durumdan. Sebebi ise yönetimin Lümpen anlayışından başka bir şey değildi aslında.

Fenerbahçe Türkiye demekti düne kadar. Arabeskin en yoğun olduğu takım. Hala Türkiye'nin aynasıdır aslında, yine arabeski sonuna kadar yaşar ve yaşatır taraftarına. Ama Türkiye'nin aynasına Fenerbahçe taraftarı baktığında artık hep Türkiye'nin en kötü yüzünü görmektedirler. Artık bu kulübe emek vermiş Rüştüler, Ümitler, Semihler kendi evladı olmaktan çıkmış birer provakatöre dönüşmülerdir bu yönetime göre. Hoş onların da hataları vardır ama parayla köle ticaretine boyun eğmedikleri için bugün düşman ilan edilmektedirler.

Ali Şen döneminde atıldı bu tohumlar demiştim ya bunun ucu Oğuz ve Aykut'un aforoz edilişine kadar gider. O gün Fenerbahçe'nin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi dikilen Ali Şen'i bitirmek için daha fazla Ali Şen olmak gerekiyordu. Aziz Yıldırım Ali Şen'in de ötesine geçerek başardı bunu. Ne tuhaftır ki Fenerbahçe taraftarını hatta rakip taraftarları da inandırdı Fenerbahçe'nin kendisinden başka alternatifi olmadına. Koskoca Fenerbahçe camiası (25 milyon deniyor ya) kendisine vizyonu olan, planları olan, belirli bir programla hareket edecek başka bir adam bulamaz mı başkan olarak ne tuhaf?

İstikrar denilip duruldu, Daum ile tekrar 3 yıllık kontrat imzalandı. Şimdi Daum'u gönderme muhabbetleri dönüyor kimse de yok canım diyemiyor. Kimi kandırıyorsunuz istikrar diyerek. Daum ilk döneminin üçüncü yılında şampiyon olamadı gönderildi, Zico gibi adamı ikinci sezonunda şampiyon olamayınca gönderdiniz, Arogones ilk sezonunda kapının önündeydi, şimdi ikinci Daum döneminin ilk senesi aynı muhabbet. Öncesinde gelen gideni zaten kimse hatırlamıyor bile.

Fenerbahçe kimsenin amalı değildir, kimsenin de Fenerbahçe'nin büyüklüğünü tekrar tanımlamasına ihtiyacı yoktur. Gün Fenerbahçe'nin tekrar sevilme günüdür artık. Gün Fenerbahçe'nin Fenerbahçeli ile ve rakipleri ile kucaklaşma günüdür. Bunu da ancak Fenerbahçe'nin Gandhi'si yapar. O yüzdendir ki Fenerbahçe'nin de kendi Gandhi'sini bulmaya ihtiyacı vardır.

Dünya tarihine baktığınızda pek çok diktatör görürsünüz. Hiçbiri hatırlanmak dahi istenmez. Fenerbahçe'nin diktaya değil Gandhi şevkatine ihtiyacı vardır, taraftarının da.

"Göze göz ilkesi tüm dünyayı kör eder." der Gandhi. Fenerbahçe'yi de kör eden aslında göze göz dişe diş diye kandırılıyor olmasıdır. Fenerbahçeli olmayanların düşman ilan edilmesi. Toplumun ikiye bölünmesi ve dğerlerinin Fenerbahçe karşıtları ilan edilmesi. Hepsi bu...Yoksa Bursaspor'un şampiyon olması da, Denizli de son dakikalarda Galatasaray'a kaybedilen şampiyonluğunda acısı güzeldir Fenerbahçeli için.

Arabesktir Fenerbahçe taraftarı, sevincini ayrı, acısını ayrı güzel yaşar. Bugün acısını çekilmez kılansa yıllardır ekilen nefret tohumlarının bugün büyüyüp kocaman bir orman olması ve Fenerbahçeli'ye zarar vermesidir. Bugğn tek bir adamın herkesin Fenerbahçeliliğini sorgulayacak kudrete sahip görmesidir kendisini. Hem de evinin rızkından artırıp parasının yettiğince takımını stadyumda kombine, evinde Digiturk alarak, Fenerium'a koşup formasını her sezon yenileyerek takımını destekleyenleri bile.

4 yorum:

  1. Fenerbahçeli olmayanların sevgisini kazanmaya yönelik hareketler içinde bulunacak başkana Fenerbahçe taraftarı sabır gösteremez. Hiçbir takımın taraftarı böyle bir başkanı kendi kulübünün başkanı olarak görmek de istemez.
    Biz evcilik oynamıyoruz. Biz taraftarız. Kulübünün haklarını korumak için gerekirse kendini anti-Fenerbahçeli olarak gören bütün varlıklara karşı duracak başkan istiyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Sn Doktor;

    Ağzına, diline, yazan eline sağlık.

    Gandhi'sini arıyormuş!

    Sanki rakip kulüplerde Gandhi'ler zibil gibi,

    Tüm rakip Başkanlar Fenerbahçe'ye zeytin dalı uzatıyor,

    Tüm kulüpler Barış güvecini uçurtuyor da;

    Bizim ki onlara gece gündüz sinkaf ediyor ki,

    Kötü, kaka...

    Düşmana rakibe hiiç ihtiyaç yok,
    Biz bize yeterde artarız da alimallah.

    YanıtlaSil
  3. ben yazınızı çok beğendim,ana sayfada puanlamada neden -7 almış anlamadım.sırf gandhi kelimesi geçiyor diye okumadan eksi mi yapmışlar nedir.özellikle son paragraftaki arabeskliği 1 haftadır yaşıyorum ve tahmin ediyorum bu yaz bu gömlek üzerimde olacak.

    YanıtlaSil
  4. yorumlar için teşekkürler, burada değil başka bir yazıda bir daha anlatacağım düşüncelerimi

    YanıtlaSil