9 Nisan 2009 Perşembe

Şampiyonlar Ligi

Öncelikle maçlar oynnmadan önce Liverpool - Chelsea eşleşmesi ile ilgili fikirlerimi yazamadım, iş, ev ve bizim ufaklık arasında dokuduğum mesafede iş ve ev arasındaki bıraktığım kaydadeğer olmayan izi bir kenara atarsak aslında hayatımda geriye bırakacağım en büyük izle geçirmem gereken saatler blogdaki yazıma zaman ayırmamı engelledi. Maçları da tek tek analiz edecek kadar iyi izleyemedim. Ama tespitlerimi ve tahminlerimi paylaşabilirim.

Öncelikle Liverpool'un turu geçeceğini düşünüyordum, onlar kendi sahalarında 3 yiyince benim de çeyrek final tahminim dörtte ikide kaldı. Salı gecesiyle başlayacak olursak;



Birinci konumuz Porto: Ben Porto'ya haksızlık etmişim. Bu düzeyde oynayabilecek 4-5 oyuncusu olduğunu söylüyordum ama bugün geldikleri nokta turu geçemeseler de 2004 Şampiyonlar Ligi şampiyonunun bazı şeyleri asla tesadüfi olarak başarmadığının kanıtıdır. Tıpkı 1987'de Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Madjer'in Bayern Münih ağlarına topuğuyla gönderdiği golle adlarını Avrupa'nın zirvesine yazdırmaları gibi. Porto'nun İngilterei İtalya, İspanya ve Almanya gibi dört majör lig takımlarının dışında bu platformda kendine yer edinen tek takım olduğunun hakkını vermemiz gerekiyor. Bu saygıyı hakeden bir de Lyon var ama onlar Şampiyonlar Ligi'nde finali hiç görmediler.

Başarılı bir takım kurmak için geçmiş kariyerinizin de başarılarla dolu olması gerekmez. Bir beden eğitimi öğretmeni olup, teknik direktöre tercümanlık yapabilirsiniz ya da geçmişinizde Porto dışında ulusal düzeyde dahi kazandığınız bir başarı olmayabilir. Önemli olan doğru zamanda doğru kişilerle ve doğru kararlar vererek ilerleyebilmektir. Jesualdo Ferreira bir Morinho olmayabilir ama bugün Porto'nun geldiği nokta yarın yeni Morinho'sunu yaratabilir.


Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finalden en zararlı çıkacak takımlar acaba İngilizler mi olacak? Şunu çok net gördük ki Premier Lig'de şampiyonluk yarışını kıyasıya yaşayan Manchester United ve Liverpool Şampiyonlar Ligi'nde dökülürken rahat olan Arsenal ve Chelsea ilk maçlarda kendileri için yeterli skoru aldılar. Haftasonu rakipleri ile son dakikaya kadar mücadele etmek zorunda kalan ve yıpranan Manu ile Liverpool için Şampiyonlar Ligi'nin sonu olabilir mi bekleyip göreceğiz. Haftasonunun yıldızları Macheda bu maçta oyuna hiç girmezken, Benayoun oyuna girdiğinde maç zaten 3-1 olmuştu.

Anelka her ne kadar Premier Lig'de 15 gol attıysa da bu takımın forvet mevkindeki ilk seçeneği Drogba'dır. Drogba'da Anelka'da olmayan rakip defansı yıpratma, fiziki mücadele, top rakipteyken rakip defansı sürekli rahatsız etme ve kafa toplarındaki hakimiyet gibi artı özellikler vardır. Bu da günümüzde forvet oyuncularında olmazsa olmaz bazı özelliklerdir. Hiç kuşku yok ki Anelka topla daha bir uyum içerisindedir ama bu tek başına yeterli olmuyor.



Guardiola ilk on beş dakika, ilk yirmi dakika oyunu kontrol etmeliyiz ve rakibi durdurmalıyız, maçın bu bölümünü kontrol edersek rakibi de durdururuz gibi klişe Türk futbol mentalitesini alt üst etmiştir. Bu bölümde maçı bitirmek artık Barcelona için bir ritüeldir ve Nou Camp'a giden takımlar durdurmaktan ziyade farklı bir çözüm arayışına girmek durumundadırlar. Yoksa hepsinin akıbeti ilk yarıda 4-5 gol yemek olacaktır. Rakibinizin Messi ,Eto ve Henry gibi bir hücum hattı varsa bu kaçınılmaz.

Bayern Münih için Ribery bir yıldız olabilir ama ben bugün bir üst düzeydeki takımlar için aynı şeyi düşünmüyorum. Ya da bir başka deyişle Ribery'nin asla Messi, Cristiano Ronaldo, Kaka, Gerrard düzeyinde bir futbol kariyerine geleceğine, o düzeyde bir yıldız olabileceğine inanmıyorum.



Şans herkesin ayağına bir ya da iki kez gelir, üçten sonra ballı grubuna girersiniz. Branislav Ivanovic için dün gece çok önemli olsa gerek. Muhtemelen sabaha kadar uyuyamadı. Attığı iki golle takımını bir üst tura taşıdı sayılır ancak daha da önemlisi bir futbolcunun ayağına gelen şansı kullanabilmek adına her zaman hazır olması gerektiğini gösterdi. Premier Lig'de zaten boy gösteriyor ama Şampiyonlar Ligi özel bir platform. Bundan sonrası onun için kariyeri anlamında daha açık gözüküyor.

Ufukta tıpkı Liverpool ve Milan arasında olduğu gibi bir Barcelona ve Arsenal rövanşı gözüküyor olabilir mi finalde? Ve bu finalde Barcelona'nın ağır favori olmasına rağmen Wenger'in fendi Guardiola'yı yenebilir mi? Değişik bir senaryo ama kimse olamayacağını iddia edemez. Bu senaryonun güzel bir senaryo olmadığını da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder