28 Nisan 2009 Salı

Barcelona - Chelsea




Geçtiğimiz yıllarda oynanan Barcelona - Chelsea maçlarında bol gol izlemeye alışmıştık. Bu alışkanlık birçoğumuzda Salı gecesi de aynı beklentiye yol açmadı desem yalan olur.


Nitekim bugüne kadar birçok maçını ilk 30 dakikada koparmasına alıştığımız Barcelona'ya karşı Hiddink ne kadar kapanmayacaklarını ve hücum edeceklerini söylese de bunun bir kandırmaca olduğunu ilk dakikalardan itibaren anladık. Maçın ilk yarısında pozisyon namına birkaç Barcelona atağına karşılık en tehlikeli pozisyonu da Drogba ile yakalamasını bildi Chelsea. Ama zayıf halka Valdes karşı karşıya kaldığı pozisyonda çok iyi iş çıkardı.



Barcelona'nın etkinliğinin azalmasındaki temel etken Hiddink'in rakip ataklarda Ballack, Lampard ve Obi Mikel'i adeta geri dörtlünün arasına gömmesi oldu. Bu üçlü Barcelona ataklarında kendi ceza yayları üzerinde kümelenince geri dörtlü de neredeyse otomatikman altı pas çizgisine kadar geldi. Barcelona kanatlardan veya göbekten rakibin arkasına sarkmaya o kadar alışmış ve tek toplarla rakip kaleye giden bir takım ki rakip sahada tehlikeli bölgede alan bulamadıkça birşeyler üretme imkanı da olmadı. Bu durumda tek şansı uzaktan şutlarla gol aramak olabilirdi ama Barcelona'da bunu çok iyi yapan bir oyuncu ortaya çıkmadı ilk yarı boyunca.

İkinci yarıya ise önce Henry sonra da Marquez'in sakatlıkları ile başladı Barca. Nitekim Marquez'in sakatlığı hayırlı oldu çünkü defansta ciddi hatalar yapma potansiyeli gösteriyordu. Yerine kaptan Puyol'un girmesi ile Barca da karşı alana daha güvenle yüklenmeye başladı. Buna Chelsea'nin biraz daha öne çıkması ve dakikalar yetmişe geldiğinde Hiddink'in Lampard'ı çıkarıp Belletti'yi sokması da neden gösterilebilir. O dakikalara kadar Lampard pek birşey yapmıyor gözükse de alan savunmasının en önemli isimlerindendi.



Oyunun son çeyreği için belki de şunu söylemek mümkün: Barca golü atmak için baskısını daha da artırdı ancak bir türlü kilidi açacak anahtarı bulamadı. Pep'in son Krkic hamlesi bu anahtarı bulmak için yapıldı aslında. Ama 90'da altıpasın içinde direk koysan çarpıp girecek pozisyonda Krkic kafayı dışarı vurdu. Öte yandan belki de Barca'nın maç boyunca en tehlikeli gözüken adamı Henry de 87.dakikada kenara alınınca Pep'in Hleb hamlesinin tek anlamı , her ne kadar o da 90+3'te kritik bir pozisyonu harcasa da, bu dakikadan sonra oyunu tutmak gibi geldi bana. Henry tek etkili gözüken isimdi demişken ceza sahasında sanırım Bosingwa'nın kendisini çektiği pozisyonda Barca'nın bir penaltısının güme gittiğini de belirtelim.

Tüm bunlara rağmen üretken olamayan Barca mıydı yoksa Chelsea oyunu iyi mi kilitledi derseniz ben ikincisini tercih ederim. İkinci maçta ne Chelsea bu kadar çok oyunu tutmak için oynar ne de Barca bu kadar etkisiz. Hele ki oyunun başında bir gol gelirse daha farklı bir maç izlememiz mümkün olur.


Maçın en önmli notu seyirciler arasında gizliydi aslında. Capello İngiliz Milli Takımı için Chelsea'yi mi izliyordu, yoksa Hiddink'in Chelsea'yi sezon sonunda bırakma ısrarı Abramovic'i Capello'ya mı yönlendirdi. Ne de olsa yeni trend hem Milli Takım hem de kulüp takımı çalıştırmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder