18 Eylül 2009 Cuma

Rüya Sona Erdi



Bu tablo tam tersi olmalıydı, en azından biz yola çıkarken madalya hedeflediğimizi daha önce söylemiştik. Hedef tutmadığına göre bu turnuvanın sonucunun adını en başta koyacağım: "Başarısızlık".

Yine hemen yazının başında başarısızlığı oyunculara yüklemediğimi de altı çizili bir şekilde belirteyim. 2001'den bu yana ilk defa dağılmadığımız ve 30-40 sayı fark yemediğimiz bir turnuva geçirdik doğrudur. Ama yıldızların olmadığı bir turnuvada yıldızımız bir kez daha söndü.

Yunanistan maçına gelecek olursak yine 12 dev adam müthiş bir mücadele koydular ortaya. Maçın istatistiklerine şöyle bir baksanız bu takımın normal süreyi, en azından ilk yarıyı 20 sayı farkla yenik bitirmei gerekir. Pota altında ezilip ribaunt alamadık. Toplamda 28 ribaunda karşılık 47 ribauntları var. Oyunun ilk 20 dakikasında faul çizgisine gidemedik. 13 serbest atışımıza 35 serbest atışla karşılık verdiler ve bu noktadan bulduğumuz 6 sayıya karşılık 26 sayı ürettiler.

Peki ne oldu bizi ayakta tutan, yine o müthiş savunma gayreti. Oyundan bir türlü kopmamamız, rakibin zaman zaman üstüste hücumlar yapmasına rağmen potayı dövmesi. Rakipte Schortsianitis diye bir adam var, maçın başı belli etti ki biz bu adamı ne Semih ile ne de Ömer ile savunamayacağız. Aslında maç başlamadan belli idi de Tanjevic uyanamadı. Oğuz ne zaman oyuna girse bu adamı pasifize edebildi. Ersan ne zaman ikili sıkıştırmaya gelse içeride hata yaptırdı. Spanoulis dışında başka oynayan adamları da yok. Ama bir adam 23 sayı ve 7 asist ile maçı söktü aldı.

İşin ilginç tarafı son üç dakikaya öyle bir ivme ile geriden gelip 6 sayı farkla önde girdik ki bu maç 10 sayı ile biter görüntüsü vermeye başlamıştı. Biz ne yaptık? Zizis ile Printezis'e bomboş üçlükler attırıp tekrar geriye düştük. Son saniyede Ender'in kendi oyunu ile attığı turnike umutları uzatmaya taşıdı.

Uzatmada da akıl almaz bir şekilde üçlük yedik Spanoulis'ten. Oysa hücum edebilmek için sadece 4 saniyeleri kalmışken bomboş attı şutu. Onu tutan Ömer Onan'dı ama o ne yapsın neredeyse bütün maç oyundaydı. Peki oyunda kaldığı kısa bölüm içerisinde faydalı olan Sinan Güler'i niye bir daha hiç oyuna sokmadık? Ya da hangi akla hizmetle ikinci periyotta Barış Hersek oyuna girdi? Daha önce Bulgaristan maçı hariç oynatmış mıydıkBarış'ı?

Maçı yorumlarken İhsan Bayülgen hep kontrol bizde bizim yaptığımız hamlelere göre oynuyor Yunanistan dedi. İyi de coaching denilen olay bu değil mi? Peki biz niye rakibin hamlelerine karşılk veremedik?

İspanya ve Sırbistan maçlarını niye almıştık? Gruptan ilk ikide çıkıp avantajlı olmak için. Oysa Yunanistan Slovenya maçından bir gün önce Fransa karşısında resmen frene bastı İspanya'nın karşısına çıkmamak için. Biz niye Slovenya maçında gaza basamadık? Ve nasıl Yunanistan maçında yıldız yaptığımız Spanoulis gibi Lakovic'i maçın yıldızı yaptık? Bizim en güçlü yanımız savunmamız değil miydi?

Ve yine maç içerisinde yapılan tüm amatör hatalar, çizilmeden oynanan son saniyeler, öndeyken oyunun kontrolünü ele almayıp 24 saniyeyi kullanmamalar...Bunlara engel olması, oyun kurucuya talimat vermesi gereken kim?

Çok soru var da aklıma gelenler bunlar. Herkes üzgün, en çok da oyuncular. Madalya alabileceğimiz bir turnuvadan C.tesi ve Pazar günü oynayacağımız angarya maçlarla geri döneceğiz. Üstelik pilimiz de bitti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder