2 Kasım 2009 Pazartesi

Nefes Alamıyorum



Diyarbakır'a gittim, oradaki insanlarla beraber de oldum. Sadece Diyarbakır değil o bölgede gezdiğim, dolaştığım yerler, sadece Diyarbakırlı da değil o bölgede tanıştığım insanlar.

Hepsinin ortak derdi ekmek parası bunu en iyi bilenlerdenim. Oraya bir büyük marka gidip bir etkinlik düzenlediği zaman nasıl mutlu olduklarını da. Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın oraya maç yapmaya gittiğinde nasıl sevindiklerini de.

Diyarbakırspor Kulübü Başkanı ya sesini duyuramamaktan ya da arkasında sakladığı bir takım siyasal nedenlerden dolayı takımı ligden çekebileceğini haykırıyor. Bir taraftan da Galatasaray maçına çıkmayacaklarını söylüyor. Sonra canlı yayına bağlanıp başka şeylerden bahsediyor. Onun da kafası karışık, aslında ne yapacağını ya da nasıl sesini duyuracağını bilmiyor. Ama böyle yaparak en çok kendi halkına ve takımına zarar veriyor.

Bir taraftan sivil toplum örgütlerine bu konuyu danışacağını belirtiyor. İyi de sivil toplum örgütleri dediği örgütler hangi örgütü temsil ediyor? Ya da hangi halkı temsil ediyor? Kimse gözgöre göre bu takımın harcanmasını ve küme düşürülmesini istemiyor bu toplumda buna eminim. Asansör değil ki bu lig bir sene çıkar sonra beş sene indir aşağılarda gezinsin.

Yine eminim ki Diyarbakırspor'un Turkcell Süper Lig'de mücadele etmesinden en çok siyasiler memnun. Siyasi manevra imkanı sağlıyor bir kere bu durum.

Şunu çok iyi biliyorum o bölge insanı derdini tam anlatamaz, dümdüz gider konuya. Bir kere güvenini kaybetti mi bir daha o güven yerine zor gelir. Evet ligde benim pek izleyemediğim ve Diyarbakırspor'un mağdur olduğu karşılaşmalar olabilir. Ceza uygulamalarında da standart sağlanamamış olabilir. Bu problemi aşması gereken kurum Federasyon'dur.

Federasyon Başkanı'na bir takımın başkanı hangi nedenle olursa olsun ulaşamıyorsa sorun buradadır. Federasyon Başkanı'nın başkanı olduğu kurumla birlikte bu süreci hele de bu kadar hassasken çok iyi yönetmesi gerekir. Belki de siyasetin ender de olsa spora girmesini, karışmasını gerektirecek hassasiyette bir olay vardır ortada.

Ve bizim gibi futbolu sadece futbol olduğu için seven insanlar çokça sıkıntı duymaktadır bu durumdan. Bu sene lig bir Ankaraspor ve Ankara Gökçekspor vakasını yaralı atlatmıştır. Bir de üzerine Diyarbakırspor vakasını hiç kaldıramaz.

Nefret ettiğim, kin duyduğum bir örgütten ve o örgütün yandaşlarından dolayı o şehirde gördüğüm, konuştuğum, zaman geçirdiğim tertemiz çocukların yarınlarını karartmaya, umutlarını kırmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum.

Dün akşam sinemada "Nefes" filmini izledim. Nefesim kesildi, boğazıma birşeyler düğümlendi. Karakol baskını sahnesinde sanki o karakoldaymışım gibi bitmek bilmedi on dakikalık çekim oldu on saat.

O baskın sahnesinden önce komutan bir sahnede askerine "burada geceler kısadır, tek bir gece hariç. O gece hiç bitmek bilmez, biran önce geçsin istersin, bitmez" demişti. Ben ne benim ne de Diyarbakır'da bana umut dolu bakan o çocukların gecelerinin uzamasını istemiyorum.

Bu nedenledir ki Federasyon, Diyarbakırspor Başkanı, diğer kulüplerin başkanları, taraftarlar, teknik adamlar futbolcular hepsine büyük görevler düşüyor. Gün on kere düşünüp bir kere konuşma günüdür.

Ben bu yazıyı on kere düşünüp yazdım. Eğer ilk yazımı filmi izledikten sonra TV'yi açtığımda gördüğüm haberler üzerine yazsaydım inanın çok acımasız ve taraflı bir yazı dökülecekti bu satırlara. Dedim ya gün on kere düşünme bir kere konuşma zamanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder