13 Eylül 2011 Salı

İyiler - Kötüler

EuroBasket 2011 bizim için bitti ama etkileri bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor. Ülkemizin son 10 yıldaki en istikrarlı takım branşı olmasına rağmen beklentilerin de bir o kadar yüksek olması altın jenerasyonun biraz da acımazısca eleştirilmesine neden oluyor. İyiler de var kötüler de, ama Dünya ikinciliğinin ardından Avrupa'da ilk sekizin dışında kalmak da eleştirileri daha keskin hale getiriyor.

Biz kısaca bakalım iyiler neler kötüler nelermiş?
  • İyi olan her maç son topa kadar kazanma şansımız vardı, üstelik daha önceki Avrupa Şampiyonları'nda 20-30 sayı fark yediğimiz takımlarla oynadığımız maçlardan bahsediyorum. Kötü olan İspanya maçı hariç tüm son topa kalan maçlarımızı kaybettik.
  • Turnuvanın belki de en iyi savunmasını yaptık. Polonya maçı hariç savunmamız hep en üst düzeydeydi. Ama turnuvanın en berbat hücum takımı da bizdik. set düzeni olmayan, asist fakiri bir takım olarak döndük evimize. Yılların şutör takımı artık şut atmayı da unuttu.
  • Uzunlarımız rotasyonunda Avrupa'nın en iyi takımı olduğumuzu söyleyebiliriz ancak iş guard ve forvet pozisyonuna gelince şu anda Avrupa'nın en formsuz kısalarına sahibiz.
  • İyi ribaunt çekiyoruz, bu bir dönemler milli meselemizdi, hallettik. Kötü faul atıyoruz ama bu da milli meseleler içerisinde yıllardır halledemediğimiz konu. İşin sıkıntılı tarafı el üstü üçlük şampiyonası olsa ilk üçe girecek takımımız artık felaket dış atış yüzdeleri ile oynuyor.
  • Güven ve motivasyon herşeyden önemli hale geldi, eğer takım ritmini bulursa kimse karşısında duramaz da o ritmi bulamadığımız zaman yenilgiler çorap söküğü gibi geliyor.
  • Son on yılda bir Avrupa ikinciliğimiz bir de Dünya ikinciliğimiz var. Önemli dereceler ama her ikisi de ülke sınırları içerisinde. Ülke sınırları dışında ise sadece bir Dünya altıncılığı ve bolca Avrupa sekizinciliği. Artık bu iyi olduğumuz spor dalında bir seviye daha yukarı çıkma zamanı geldi, üstelik NBA'ye en çok oyuncu veren bir ülkenin bir üst seviyeyi hakettiğini söylememek mümkün değil.
Hatalarıyla sevaplarıyla bir turnuva daha bitti nitekim. Ciddi sıkıntılar var ama ciddi umutlanma nedenleri de var. Ortaya çıkan tablo başarısız ama kimsenin gayretini de görmezden gelmememiz gerekir. Hiç bir maçı mücadele etmeden kaybetmedik. Sonuçta bu takım savaşıyor ve kaybediyor. Savaşa savaşa ülke sınırları dışında da kazanacak hale gelecektir. Yeter ki yürünen yoldan dönülmesin, savunma karakterine biraz hücum karakteri de eklensin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder