24 Ağustos 2011 Çarşamba

Futbolun Marka Değeri

Yine son günlerin popüler konusu futbolun marka değeri. Ancak bu konuyu masaya yatırmak için öncelikle bir markanın ne vaadettiğini çok iyi anlamak gerekiyor. Aksi halde marka değeri konusunda ahkam kesmek bence futbolu bilenler dahil kimsenin haddi değil. Ancak marka işini bilenlerin haddi olabilir.

Bir marka, marka olabilmek için sağlam bir hikayeye ve marka vaadine ihtiyaç duyar. Globalde bugün "Marka" diye tanımladığımız tüm markalarda bunu görürüz. Mesela Starbucks, sadece kendini eviniz ve işiniz arasındaki üçüncü adresiniz olma vaadi ile markasını, tüm görsel ve fiziksel dünyası ile bütünleyerek, örneğin tüketicisine dekorasyonu ile evinin konforunu ve isminizle hitap ederek yakınlarınının sıcaklığını yaşatarak vermeye çalışır. Markalar aynı sektör içerisinde birbirinden farklılaşarak da yerlerini ve konumlarını belirleyebilirler. Yine Mercedes konfor ve gücü ön plana çıkartırken, BMW sürüşte mükemmeliyet vaad eder. Ama her iki markanın da alıcısı, marka bağımlıları vardır.

Spor Toto Süper Lig'e gelecek olursak, önce bu lig bir marka ise ve takımlar bu markanın alt markalarını oluşturuyorlarsa ne vaadettiğini iyi bilmek gerekir. Siz söylemeden ben söyleyeyim, Süper Lig bize şiddet, kaos, rekabet ve saldırganlığı vaad ediyor. Kendi doğal dünyası bu olan bir ligde, ben bugüne kadar ya da çok çok uzun zamandır sıkça söylense de hiçbir zaman ülke futbolunda bu işin alıcısının "Temiz Futbol" satın aldığını hatırlamıyorum. Hatırlayanınız varsa beri gelsin.

Marka vaadi temiz futbol olmayan, şiddeti, rekabeti, saldırganlığı öven ve bununla beslenen ligimizin rağbet görmemesi gibi birşeyin de mümkün olmadığı kanaatindeyim. O yüzdendir ki ne şike soruşturması, ne bunun etrafına örülen olaylar bu ligin marka değerine zarar vermeyecektir. Eğer global bir markadan bahsediyorsak zarar verebilir ama ligimiz hiçbir zaman global bir marka olmadı, hep lokal bir markaydı. Dün futbolu niçin satın alıyorduk, bugün ne için satın alacağız sorusunun cevabında dün ile bugün arasında hiçbir fark yok. O zaman lokal markamızın değeri ölmedi, kimse ahkam kesmesin.

Sadece futbolu benim gibi romantik izleyen küçük bir kesim etkilendi bu durumdan. Onlar da denizde kum bir kitle. Bu yüzdendir ki çark dönmeye devam eder, çatır çatır decoder satışları açılır, kombineler dün ne satıyorsa bugün de aynısını satar. Global marka değeri sarsılır ama aynı sarsıntıyı İtalya gibi bir ülkede geçirdi ve 4-5 sene sonrasında olmayan global marka değeri ile ilgili de bir sıkıntı kalmaz. Global marka yaratmak istiyorsak da bunun için sadece "Temiz Futbol" yetmez, daha yiycek birkaç fırın ekmek çıkar karşımıza.

Bu oyunu bu ülkede Lefterler, Metinler oynamıyor artık. Teknik adamlar Gündüz Kılıçlar değil. Yöneticilerin arasında Süleyman Sebalar yok. Stadyumlar derbilerde yarıyarıya paylaşılmıyor. Rekabet kıyasıya ve hem sahada hem masada her yol mübah. Futbol tartışma programlarında futbolcuların makatına birşeyler sokulup çıkarılıyor. Şike soruşturmasından önce de böyleydi, sonrasında da böyle olacak. Bu yazıyı okuyup markamızın ne olduğunu ve bundan sonra da ne olacağını hala anlamamak da ısrar eden varsa onlara "iyi uykular" demek isterim.

Marka ve marka değeri üzerine konuşmak isteyenler de varsa gelsin uzun uzun konuşalım. En azından markanın ne olduğunu bir marka stratejistinden dinlemiş olurlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder